Tüm Hastalıklarla ilgili temel ön bilgiler bulabileceğiniz burda

Diş Eti İltihabı

Dişetlerinin iltihaplanmasına; tıp dilinde ise piyore veya paradontal hastalığı denir. Dişetleri çevresinde toplanan besinlerin orada mikroplanması sonucu ortaya çıkar. Dişetlerinin kenarları düz, parlak, kırmızı ve hafifçe şikin bir şekil alır. Fırça ile dokunulduğunda kanar. Tedavi için yapılacak ilk iş, diş temizliğine itina göstermektir.

İştahsızlık

Soğuk algınlığı, mide rahatsızlıkları, bağırsak hastalıkları, karaciğer hastalıkları, safra kesesi hastalıkları, böbrek veya kalp hastalıkları, kadınlarda aybaşı halleri, isteri, yorgunluk, can sıkıntısı, iştahsızlık gibi nedenlerden kaynaklanabilir. Tedaviye yemekleri belirli saatlerde yemeye alışmakla başlanabilir. Üzücü ve sıkıcı olaylardan uzak durmaya çalışılır. Nedeni bulmak için doktora başvurulur.

İsteri

Psikonevrozlar grubuna giren bir çeşit hastalıktır. Tıp dilinde babinski hastalığı veya pithiatisme adı verilir. Hastalığın belirtileri; hastanın sosyal ve entellektüel seviyesine göre değişir. Hastanın gayesi, çevresinin ilgisini üzerine çekmektir. Bunun için aşağıdaki şikayetlerin biri veya birkaçı birden görülebilir. Hastada; ağrılar, baş dönmesi, bayılma, iştahsızlık, titreme, boğazında düğümlenme duygusu, kaslarda gerilme, geçici körlük, sağırlık, herhangi bir uzuvda uyuşma, hafıza kaybı görülür. Tedavinin temeli telkindir.

İsilik

Terledikten sonra derinin üzerinde görülen kızarıklılara halk arasında isilik denir. Tıp dilinde ise miliare denir.

İshal

İshal; normal katılıktaki dışkının sulu veya yumuşak; sümüklü, kanlı veya yağlı bir şekil alıp, sık sık tuvalete çıkmak ihtiyacını doğurmasıdır. Bazen de ağrı yapar. İshal ve kabızlığın birbiri ardınca sık sık görülmesi kesinlikle ihmal edilmemesi gereken bir durumdur. İshale halk arasında amel ve sürgün; tıp dilinde ise diare denir. İshalin nedenleri arasında; yiyeceklerin bozuk olması, veya yiyecek çeşitlerinin değişikliği, üşütme, isteri, bağırsak hastalıkları, kolera, dizanteri, tifo, nefrit, kalp, karaciğer veya akciğer hastalıkları sayılabilir. Bu nedenle kısa sürede geçmeyen ishallerde mutlaka doktora başvurmak gerekir. Neden ne olursa olsun tedavinin ilk şartı sıkı bir perhizdir. Hastaya açık çay, maden suyu içirilir, yoğurt yedirilir. Sütlü ve yağlı yiyecekler verilmez, peynir yedirilmez. Bol limonlu pirinç çorbası ve patates püresi yedirilir. Her saat başı bir elmayı yemesi tavsiye edilir.

İncinmek

Herhangi bir eklemin, burkulması sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Çoğunlukla ayak, el bileklerinde veya diz kapağında görülür. Eklem; incindiği zaman, kısa süren bir ağrı hissedilir. Sonra eklemin bulunduğu yerde şişme, zonklama, morarma görülür. Yapılacak ilk iş, incinen yeri sargı bezi ile sarmak ve üzerine soğuk su dökmektir.

İdrar zorluğu

Hastanın günlerce idrara çıkmaması şeklinde kendini gösteren bu hastalığa; tıp dilinde Anüri adı verilir. Mesane (idrar torbası) boştur. Hastada uyuklama, baş ağrısı, adalelerinde oynama ve kusma görülebilir. Nedeni böbrek hastalıkları, mesane, veya rahim hastalıkları, yaralanma ve idrar yollarında taş bulunmasıdır. Tedavi için doktora başvurmak gerekir.

İdrar tutukluğu

Mesane (idrar torbası) dolu olduğu halde idrar yapılamaz. Karnın alt bölgesi gerginleşmiştir. Bastırılınca ağrı hissedilir. Tıp dilinde akut retansiyon adı verilen bu durumun nedenleri çeşitlidir. Örneğin, böbreklerde taş, prostat büyümesi, idrar yollarının doğuştan kusurlu olması, fazla miktarda alkol içmek, mesane felci, belsoğukluğu, sinir hastalıkları veya üşütmek idrar tutukluğuna neden olabilir. İlk tedbir olarak hastanın karnına içinde sıcak su olan bir şişe konur. Sıcak su ile banyo yapılırken, idrar çıkarmaya çalışılır.

İdraryolları iltihabı

İdrar torbası iltihabı; idrar yolları taşı, belsoğukluğu veya eklem hastalıklarının neden olduğu bir hastalıktır. Çok içki içenlerde görülür. İdrar yollarında acıma hissedilir. Tedaviye yardımcı olmak için bol miktarda su içilir, sıcak banyolar yapılır.

İdrar torbası iltihabı

İdrar torbasının (mesanenin) bakteri ve virüsler tarafından iltihaplandırılması sonucu ortaya çıkan bu hastalığa, tıp dilinde sistit denir. Hastanın karın bölgesinin alt kısmında ve bacak aralarında ağrı vardır. Sık sık idrar yapmak ihtiyacı hisseder. İdrar yaptıktan sonra da mesanede veya penisin ucunda şiddetli ağrı hissedilir. Bazı durumlarda idrar yollarında yanma ve kanlı idrar da görülür. Ağrıları dindirmek için, karına sıcak su torbası konur.

İdrarda kan görülmesi

İdrarda kan görülmesine tıp dilinde hematuri denir. İdrar renginin kanlı olması; yenilen şeylerdeki boyalardan olabileceği gibi, herhangi bir hastalığın işareti de olabilir. Bu nedenle bir doktora gitmekte fayda vardır.

Ileitis

İnce bağırsağın iltihaplanmasıdır. Hastada, karın ağrısı ve ishal görülür. Buna Crohn hastalığı da denir.

Doğum sancıları

Doğum sancıları; doğumun habercisidir. Başlangıçta 20 dakikada bir gelen doğum sancıları, daha sonra sıklaşır ve her seferinde döl yatağı kasılıp, sertleşir. Sancılar sırasında kanama görülmezse korkulacak bir şey yoktur.

Dizanteri

Bulaşıcı ve salgın bir hastalıktır. Hastada, ishal görülür. Dışkısı kanlı ve sümüklüdür. İştahsızlık karın ağrısı ve ateş de vardır Su veya besinlerle bulaşır. İki çeşit dizanteri vardır.
Amipli Dizanteri: Vücuda mikrop girmesinden 10-21 gün sonra hastalık belirtileri ortaya çıkar. Hastada kanlı ishal, ateş, karın krampları, kilo kaybı, ve halsizlik görülür.
Basilli Dizanteri: Mikrobun vücuda girmesinden 2-7 gün sonra belirtileri ortaya çıkar. Hastalığın salgın halini almasında kara sinekler başrolü oynar. Hastada; kanlı ve balgam kıvamında ishal, karın ağrısı, halsizlik ve ateş görülür.Yapılacak ilk iş; hastayı, sağlamlardan ayırmaktır.

Diş ağrısı

Diş ağrısı; dişin çürümesi, minesinin aşınması, dişetlerinin iltihaplanması veya bunlara benzer nedenlerden kaynaklanır.

Dil felci

Sinir sistemindeki bir bozukluktan dolayı, dil gücünün kaybolmasıdır. Doktor tarafından tedavi edilmesi gerekir.

Dil büyümesi

Kısa süreli dil büyümelerinde aşağıdaki reçeteler kullanılır. 2-3 günde geçmeyen dil büyümesinde, doktora başvurmak gerekir.

Deri lekeleri

Deride görülen esmer lekelere "Karaciğer lekeleri", beyaz lekelere de "Vitligo" adı verilir. Bunlar merhem veya kremlerle gizlenebilir.

Deri kuruluğu

Tıp dilinde iktiyoz denen bu hastalıkta deri, kuru, pul pul ve bazen de çatlak görünümdedir. Merak edilecek bir durum yoktur. Sık sık sıcak banyo yapmak şikayetlerin çoğunu geçirir.

Deri iltihabı

Çoğunlukla kullanılan sabun, deterjan, boyalar ve bazı bitkilerin neden olduğu bu hastalığa tıp dilinde Dermatit denir. Tedaviye deride iltihaplanmaya sebep olan şeyi belirleyip, onu terk etmekle başlanır.

Damar sertliği

Vücuttaki kan damarlarının bir kısmının veya tamamının sertleşmesi sonucu, esnekliklerini keybetmesine; halk arasında damar kireçlenmesi tıp dilinde ise Arterio Skleroz veya Atheremo denir. Nedeni, kan damarlarının iç kısımlardaki hücrelerin esnekliğini kaybedip, zayıflaması veya kandaki yağlı maddelerin birikinti yaparak, damarı darlaştırmasıdır. Belirtileri baş dönmesi, baş ağrısı, titreme, yürürken sendeleme, düşünme ve öğrenme gücünde zayıflama, sinirlilik veya damarın sertleştiği bölgelerde ağrılar görülür. İlk belirtiler görüldüğünde önlem alınacak olursa, korkulacak bir şey yoktur. Hastanın neşe ve cesaretini kaybetmemesi ve doktorun tavsiyelerini yerine getirmesi iyileşmede atılacak ilk önemli adımdır. Damar sertliği teşhisi konan kimse, perhiz yapmalı, alkol ve sigara gibi keyif verici maddeleri bırakmalı, yumurta, tereyağı ve benzeri yiyecekleri terk etmeli, tuzu da azaltmalıdır. Ayak damarlarında meydana gelebilecek herhangi bir hastalığı önlemek için de dar ayakkabı giymekten kaçınmalıdır.

Dalak hastalıkları

Karın boşluğunun solunda, midenin arka tarafında bulunan dalak; eskimiş kırmızı kan hücrelerini yok eder, gerektiği zaman da yeni kırmızı kan hücreleri imal eder. Sıtma ve tifo gibi bulaşıcı hastalıklar veya kansızlık sonucu dalak hastalanabilir.

Dolama

Şeytan tırnağı veya parmağa iğne ya da kıymık batması sonucu, tırnak dibinde meydana gelen iltihaplanmaya; halk arasında dolama, tıp dilinde paronychia denir. Başlangıçta kırmızı bir benek halindeyken daha sonra içi dolu sivilceye dönüşür. Dolama, kan zehirlenmesine neden olabilir. Bu nedenle ihmal edilmeden doktora başvurmak gerekir. Alkol pansumanı veya sıcak su kompresi çok faydalıdır.

Dudak çatlaması

Dudaklar, güneş veya soğuk havanın tesiriyle çatlayabilir. Endişe edilecek bir durum yoktur.

Fistül

Çoğunlukla anüs yakınında meydana gelen, içi cerahat dolu, ufak, kırmızı ve akıntılı bir şişliktir. Etrafında ağrı vardır. Tedavi edilmedikçe geçmez.

Fil hastalığı

Özellikle bacakların şişip, genişlemesi şeklinde ortaya çıkan bu hastalığa halk arasında gelincik, tıp dilinde elefantiasis denir. Nedeni lenf kanamalarının iltihaplanıp, şişmesidir.

Koroner Anjiyografi, Balon ve/veya Stent İşlemi Nedir ve Nasıl Uygulanır

KORONER ANJİYOGRAFİ, BALON ve/veya STENT İŞLEMİ

Koroner Anjiyografi Nedir?

Koroner Anjiyografi, koroner arter hastalığının tespitinde kullanılan bir yöntemdir. Damar sertliği nedeni ile koroner arterlerin hangi bölgesinin ne kadar daraldığını ve / veya tıkandığını tesbit edebilir. Damar darlık veya tıkanıklıklarını tespit ederek tedavinin gerektiği gibi yönlendirilmesini sağlar. İşlem esnasında kalp boşluklarınıza da ulaşılacağı için kalp kateterizasyonu ile kalp kapaklarının ve duvarlarının çalışmasındaki kusurlar da gösterilebilir. Kalp delikleri gibi doğumsal kalp hastalıklarının teşhisi için de kullanılabilir.




Anjiyografi işlemi esnasında ağrı veya sıkıntı hissi olabilir mi?


Genellikle hastaların rahatlamasını sağlayan sakinleştirici bir ilaç kateter laboratuarına girmeden önce verilir. Çoğu kişi işlem sırasında ağrı hissetmez. Bazı hastalar ise canlarının hafif acıdığını ifade ederler. Aynı diş çekiminde olduğu gibi işlemin uygulanacağı bölge, lokal bir anestezik (his kaybı sağlayan) madde ile uyuşturulacaktır. Bu sırada bir iğne batması hissedilir. Daha sonra atardamarınıza kateter veya “sheath” adı verilen ince tüpler vasıtasıyla yerleşilir. Kalp damarlarınız radyo-opak madde adı verilen aslında içerisinde tıbbi araştırmalara uygun dozda radyasyon içeren maddeler bulunan ve röntgen ışığı altında fark edilen boyalı maddeyle görüntülenir. İşlem esnasında boyalı maddenin enjeksiyonu ağrı hissi vermeyecektir. Bu madde verilirken, sıcak basması ve kızarma hissedebilirsiniz. Bu his yaklaşık 20-30 saniye sürebilir. İşlemin sonunda, gerekli görülen durumlarda kalbinizin içini görüntülemek için, daha büyük miktarda boyalı madde verilebilir ve bu sırada daha fazla sıcaklık hissedilebilir.

Bazı kişilerde boyalı maddeye karşı allerji buna bağlı kaşıntı ve kızarıklıklar gelişmekte bu işlem sırasında verilen ilaçlarla tedavi edilebilmektedir. Daha önce allerji veya astım öykünüz var ise veya daha önce örneğin böbrek filmi veya diğer damarlarınızın filmi çekilirken allerjik reaksiyon gelişti ise işlemden önce bunu doktorunuza söylemelisiniz. İşlem sırasında kısa süreli göğüs ağrınız olabilir. Olduğu takdirde doktorunuza haber vermelisiniz.


Anjiyografi işlemi nasıl yapılır?

Kasık atardamarınızdan yerleştirilen kateter vasıtasıyla, daha ince ve içi boş plastik yapıda teller kullanılarak kalp damarlarınızın ağız kısmına kadar ilerlenir ve boyalı madde verilerek damarların yapısı görüntülenir. Genellikle sol koroner damar önce, sağ koroner damarsa takiben filme alınır. Gerekli görülen hallerde, bypasslı hastalar gibi, bacaktan veya göğüsten alınan damarlar opak maddeyle yıkanarak ayrı ayrı filme çekilebilir.

Koroner anjiografi için hastanede yatmak gerekli mi?


Evet. Koroner anjiyografi için hastaneye yatış işlemlerinizin yapılması gerekmektedir. Neticede işlem atardamarınızdan yapılan ve kalp damarlarınızı ilgilendiren bir durumdur. Bu nedenle pek çok merkez, tıpkı hastanemizde halihazırdaki uygulama da olduğu gibi, işlem sonrası bir gece hastanede yatışınızı uygun bulmaktadır.

İşlemden önce herhangi bir test yaptırmak gerekiyor mu?

Doktorunuz yatış öncesi gerekli testleri yaptıracaktır. En önemli hususlardan birisi ise işlem için geldiğiniz gün daha önce yapılan tüm tetkikleri yanınızda getirmenizdir. (Kan testleri, akciğer röntgeni, elektrokardiyogram var ise önceki anjiyografi veya ameliyat raporlarınız, epikriz adı verilen hasta taburcu kağıtlarınız vs.) Aslında kalp hastalarının kendilerine yapılan işlemleri şahsi bir dosya halinde, mümkünse yanında taşımalarında, fayda vardır.

Anjiografiden önce yemek yenebilir mi?
Doktorunuz genellikle yiyecekleriniz için diyetisyen aracılığıyla size bilgi verecektir. Sürekli kullanılan ilaçlar var ise bunların anjiyografi sabahı alınıp alınmayacağı doktora sorulmalıdır. Genellikle işlemin uygulanacağı gün, sabah kahvaltı etmeden gelmeniz gereklidir. Farklı bir durum olursa, yatışta görevli olan kişiler tarafından size bildirilecektir. Şeker hastası iseniz, sabah kan şekerini düşürücü ilaçlar veya insülin kullanıyorsanız, ilacınızı almadan aç olarak geliniz ve gelir gelmez durumunuzu hemşirenize bildiriniz.


Anjiografiye nasıl hazırlanmalı?
Anjiyografi için hangi alanın kullanılacağına bağlı olarak kol veya bacak, kasık tıraşı olmanız ve o bölgeyi temizlememiz gerekmektedir. Bu alan işlem sırasında tamamen steril (mikropsuz) bir örtü ile kapatılacaktır. Laboratuar personeli de tamamen mikroptan arındırılmış giysi ve eldivenler giymiş olacaklardır.


İşlem sırasında uyanık mı olunur?

Test sırasında doktorunuzun sorduğu soruları cevaplamak için uyanık olacaksınız. İşlemden 1 saat önce gevşemenizi sağlayacak sakinleştirici bir ilaç verilecektir. Ancak bu sizi uyutmayacaktır. Filmler çekilirken derin nefes alıp, nefesinizi tutmanız istenecektir. Derin nefes alıp tuttuğunuz zaman bu çekilen filminizin görüntü kalitesini arttıracak ve gereksiz zaman kaybını önleyecektir. Bundan sonra nefes almanız veya öksürmeniz istenebilir.

Anjiyografi işlemi ne kadar sürer?

Her bir kateter için gereken süre değişiktir. Hasta ile ilgili kişisel faktörlere, doktorun ne aradığına ve başka diğer faktörlere bağlıdır. Genellikle özel durum arz etmeyen vakalarda yaklaşık 10 dakikalık bir sürede tamamlanabilir. Ancak kateter laboratuarında geçirdiğiniz toplam süre, anjiyografi öncesi sizden önce işlem uygulanacak hastaları bekleyeceğiniz süre ve sonrasında kasık damarınızın kanamasının durmasına da bağlıdır.

Anjiyografiden sonra ağrı olabilir mi?

İşlem sonrası genellikle kasık bölgesindeki kateter hemen çekilir. Özel durumlarda kasıktaki kateterin çekilmesi geciktirilebilir. Kateter çekilmesi sonrası girişim yapılan atardamarınızdan kanama olmaması için kasık bölgesine sıkı biçimde basılması gerekmektedir. Bu esnada bir miktar acı duyabilirsiniz. Aktif kanama durduktan sonra kasık bölgesine tekrar kanama olmaması için kum torbaları konacak ve belirli bir süre sırt üstü pozisyonunuzu değiştirmeden yatmanız istenecektir. Kateterin uygulandığı bölgede hassasiyet ve rahatsızlık hissi duyabilirsiniz. Bu sizi çok rahatsız ediyor ise doktorunuza veya hemşirenize haber veriniz. Sizi rahatlatacak bir ağrı kesici verecektir. Uygulama alanında morluk ve hafif şişlik hissedebilirsiniz. Bu renk değişikliği genişlerse veya başka bir rahatsızlık hissederseniz bunu hemşirenize haber vermekten çekinmeyin.



Koroner anjiyografi sonuçları ve İlave İşlemler?



Koroner anjiyografi sonuçları hastanemiz Kardiyoloji kliniğinde anında dijital kayda alındığından hemen değerlendirilir. Dolayısıyla işlemden çıkarken hastalığınız olup olmadığı konusunda ana hatlarıyla bilgi alabilirsiniz. Ancak kesin sonuçlar genellikle bir gün sonra, sabah yapılan Kardiyoloji- Kalp Damar Cerrahisi ortak konsey toplantısı sonrası netleşmektedir.


Yapılan tetkikler sonucunda, eğer kalpte damar tıkanıklığını gösteren bulgular varsa koroner anjiyografi ile kalp damarlarının görüntülenmesinden sonra, aynı işlem sırasında veya ikinci bir seansta daralmış veya tıkanık damarları balon (PTCA) veya tel kafes (stent) yöntemi ile açmak mümkün olmaktadır. Balon yönteminde hastanın kasığından girilerek darlık bölgesine kadar çok ince bir kılavuz tel sonra da bu telin üzerinden ince bir balon sönük halde ilerletilir, tam darlığın üzerinde bu balon şişirilerek o bölge genişletilir, eğer tel kafes takılacaksa üzerinde tel kafes olan özel balonlar ilerletilerek darlık bölgesinde şişirilir ve damar genişletilir. Tel kafes damarda bırakılır. Eğer damarlar bu yöntemlerle yani ameliyatsız olarak açılamayacaksa, koroner by-pass ameliyatı ile darlıkların ilerisine ek damarlar bağlanabilir.


Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi



Kardiyoloji Kliniği

DOĞUMSAL KALP HASTALIKLARI

Kalpteki kulakçıkların arasındaki duvarda açıklık olmasıdır. Bu yüzden akciğerlerde oksijenlenmiş kanın bir kısmı kısa devre yaparak sağ kalbe geçiş yapar. Bu olay yıllar içinde akciğere giden kanın artmasına bağlı olarak akciğer damarlarında basınç yükselmesine ve kalp kasında hasara ve aritmilere neden olabilir.



Tanı Nasıl Konulabilir ?


Genellikle uzun yıllar hiç bir belirti vermez. Bu tip hastalarda, ancak tesadüfen başka bir nedenle doktora gidildiğinde, dikkatli bir muayene sırasında kalpte üfürümün ve bazı ek seslerin duyulması ile kuşkulanılır. Kesin tanı çocuk kardiyoloji uzmanınca yapılan muayene ve ekokardiyografi ile konur. Doktora ve hastaneye pek gitmemiş kişilerde tanının 30-40 yaşına kadar konulamadığı durumlar vardır. Açıklığın büyük olduğu hastalarda, bu yaşlarda nefes darlığı, ritim bozuklukları (atrial fibrilasyon) ve hatta sağ kalp yetmezliği ortaya çıkar.

Açıklığın kalp içi boşluklarında ve akciğer atardamarında ne kadar basınç yüksekliğine neden olduğunu anlamak için kalp kateterizasyonu gerekebilir.

Tedavide ne yapılabilir ?

İlaç:

Buradaki hastalık mekanik olduğu için açıklığı kapatmada veya tedavi etmede ilaçların bir yararı yoktur. Ancak ritim bozukluğu veya kalp yetmezliği gelişenlerde, şikayetleri azaltmak için ilaçlar kullanılabilir.

Açıklığın büyüklüğü ve akciğer atardamarındaki basıncın yüksekliği tedavinin zamanını belirler. Kendiliğinden kapanmayan, akciğer atardamarında basınç yükselmesi tehlikesi olan açıklıklar genellikle 4-6 yaşlarında, yani çocuk okula başlamadan kapatılması gerekir.

Cilt yoluyla yerleştirilebilen kapatma cihazları (şemsiye):

Önceleri tek tedavi yolu cerrahi iken son 15 yılda, operasyona gerek kalmadan perkütan olarak (cilt üzerinden) girilip açıklığı kapatan cihazlar (şemsiye) cerrahiye alternatif olarak çıkmıştır Çeşitli marka cihazlar varsa da en yaygın olarak kullanılanlar Amplatzer, (AGA Medical) ve HELEX Septal Occluder (W.L. Gore and Associates, Flagstaff, AZ)'dir.



HELEX Marka kapatma cihazı. Üstte sağ ve solda 2 farklı çapta (15 ve 30 mm) görünüyor. Yerleştirilmeden önceki durum. Kateterden daha ayrılmamış. Alttakinde ise kateter içinden çıkması gösterilmiş.



Amplatzer marka kapatma cihazı. Amerikan İlaç İdaresi (FDA) tarafından onaylanmış olan bu cihaz oldukça yaygın olarak kullanılıyor.

Şemsiye kullanımının avantajları:

Açıklığı kapatmada başarı oranı cerrahi gibidir.

Komplikasyon (istenmeyen olay) oranı cerrahiye göre (%5) daha düşüktür (%2).

Hasta kısa zamanda hastaneden çıkar ve 2 gün içinde normal günlük yaşantısına döner. 3-4 hafta içinde de ağır eforları yapabilir.

Şemsiye kullanımının dezavantajları:

Komplikasyon oranı %2'dir: Ölüm, felç, kanama, aritmi, cihazın yer değiştirmesi, açıklığın tam kapanmaması, infeksiyon




Bununla birlikte bu cihazlar tüm ASD hastalarında kullanılamamaktadır:

Eğer ASD cihazla kapatılamayacak kadar büyükse,

Hastadaki kalbin anatomik yapısı uygun değilse,

Hastanın damar yapısı cihazı taşıyan kateter sistemini taşıyamayacak kadar ince ise,

Vücudunun herhangi bir yerinde aktif infeksiyon varsa (infeksiyon tedavi edildikten sonra cihaz takılabilir.)

Kalp içi pıhtı varsa,

Ameliyat gerektiren başka kalp hastalığı varsa,

Aspirin almasına engel durumu veya kanama bozukluğu varsa,

Yukarıda sayılan durumlarda cihaz takılamaz. Eğer ASD kapatılması için şemsiye kullanılamayacak ise doktor cerrahi önerecektir.



Cerrahi:

Operasyon sırasında ise açıklık büyükse yama konularak kapatılır. Küçükse direk olarak dikilip kapatılabilir. Göğüsün orta kısmında ameliyata ait bir iz kalır.

Cerrahi avantajları:

Şemsiyenin kapatamayacağı veya başarılı olamayacağı ASD'leri başarı ile kapatır.

Cerrahi dezavantajları:

%5 oranında komplikasyon görülür: Ölüm, felç, tekrar ameliyat, kanama, aritmi, sinir hasarı, kalp yetmezliği, infeksiyon

Ameliyat için hasta 5-7 gün hastaneden kalır. Tam iyileşme 45 günde olur.

İleriye dönük yapılması gerekenler?

Şemsiye konulan hastalar 3-6 ay civarında aspirin ve plavix gibi kan sulandırıcı ilaç alırlar. 6 ay boyunca diş müdahalelerinden kaçınmak gerekir. 12 ay boyunca ise diş müdahalesi gerekirse antibiyotik verilmelidir.

Hastaların beklenmedik komplikasyonlardan korunabilmeleri için yaklaşık 1 yıllık aralıklarla doktor kontrolünde olmaları gerekir. Bu ameliyat olmuş hastalar için de 3-4 yıl süreyle geçerlidir.

Kalpde Çarpıntı var en yapmalıyız?

çarpıntım var, ne yapmalıyım?

Oldukça sık sorulan bir soru var: çarpıntım var, ne yapmalıyım? Çarpıntılardan dolayı çok korkuyorum. İlaç alıyorum, tam geçmedi. Hayatım zindan oldu. vb.

Onun için bu çarpıntı konusunu biraz inceleyelim:

Normalde insan kalbi ortalama dakikada 60-70 defa atar. Bu atımlar ise istirahatte hissedilmez ve duyulmaz. Atımların hissedilmesine çarpıntı diyoruz. Peki ne zaman atımlar duyulur?

1-Kalp yavaş çalıştığında (bradikardi),
2-Kalp hızlı çalıştığında (takikardi),
3-Kalp ritmi düzensiz olduğunda (aritmi): ritim düzensizliği atrial fibrilasyonda olduğu gibi tamamen düzensiz olabildiği gibi atrium veya ventriküllere ait erken atımlar (ekstrasistol, prematür atım, APS, VPS vb) şeklinde olabilir.
4-Hipertansiyon olduğunda,
5-Alkol alındığında,
6-Panik bozuklukta

Çarpıntı olan hastada ne yapılır?

Öncelikle çarpıntı olarak algılanan olayın ne olduğu araştırılır. Kalbin yavaş veya hızlı çalışması söz konusu ise bunun altında yatan nedenler araştırılır.

Aritmi varsa ne yapılır?


Bunun da kendi içinde ayrımı yapılır. Muayene sırasında çarpıntı yoksa ve zaman zaman oluyorsa o zaman çarpıntı sırasında EKG alınması istenir (böylece hangi tip olduğu anlaşılabilir). EKG alınmasına fırsat kalmadan çarpıntı geçiyorsa o zaman uzun süreli kayıtlar alınır (Holter, event recorder gibi).

Aritminin tipi bulunduktan sonra nedeni araştırılır: Bahsettiğim aritmiler belli bir kalp veya kalp dışı hastalığın bulgusu olarak ortaya çıkabileceği gibi tamamen normal kalplerde ve normal, sağlıklı kişilerde de ortaya çıkabilir. Bunun ayrımını doktorunuz yapacaktır. Altta bir hastalık yatıyorsa buna yönelik tedavi verilecektir.

En sık görülen aritmi ventriküllere ait erken atımlar (ekstrasistol)'dır (VPS, VPE, VES olarak da kısaltılabilir). Bazı insanlar ekstrasistolleri hissetmez. Aslında bu insanlar Allah'ın şanslı kullarıdır. Eğer altta yatan bir şey yoksa ve hasta hissetmiyorsa VPS'ler için hiç bir şey yapmaya ve ilaç vermeye gerek yoktur.

Eğer hasta hissediyorsa o zaman iş karışır. Bir hastalığın göstergesi olmasa bile ekstrasistoller hastada panik oluşturur. Aslı yokken ölüm korkusu hissetmesine, kalbinin durmasından korkmasına yol açar. İşte bu durumlarda yani "hasta hissediyor ve bundan rahatsız oluyor" diye ilaç verilerek ekstrasistoller azaltılmaya veya ortadan kaldırılmaya çalışılır. Çoğunlukla kullanılan ilaçlar beta bloker grubu ilaçlardır (Beloc, Lopresor, Concor, Prent, Tensinor vs). İlaçlar aritmiyi bazen tamamen geçirdiği gibi bazen de tam geçirmez azaltır.

Ekstrasistollerin süresi

İlginç olarak altta organik bir neden olmadığı durumlarda, ekstrasistollerin ne zaman oluşacağı, ne kadar süreceği belli değildir. Bazen her gün günlerce, haftalarca devam eder, günün birince geçer ve yıllarca bir daha olmaz. Veya ileride tekrar çıkar.

Peki ne yapalım?

Bir kere çarpıntı varsa doktora gidelim. Araştırılsın ne ne tip olduğu anlaşılsın. Eğer altında bir şey yatmıyorsa ekstrasistoller için endişe etmenize gerek yok. Ne istiyorsanız yapın ama lütfen panik olmayın ve doktor doktor dolaşmayın. Sizi rahatsız ediyorsa doktorunuzun önerileri doğrultusunda ilaç kullanabilirsiniz

Atrial Fibrilasyon Nedir? tedavisi?

AF en sık gözlenen ritim bozukluklarından biridir. AF'da uyarılar atriumda düzgün bir şekilde yol alacaklarına atrium içinde aynı anda sayısız uyarı dalgası oluşup farklı yönlere hareket eder ve AV düğümden geçmek için birbirleriyle yarışırlar. Bu uyarılar kalbin elektriksel sistemi dışındaki dokulardan kaynaklanır. Bu uyarıların oluşması ile çok hızlı ve organize olmayan bir kalp ritmi oluşur. Atriumdaki uyarı sayısı dakikada 300-600 arasındadır. Ancak AV düğüm ventriküle geçen uyarı sayısını sınırlayıcı özelliğe sahiptir. Sonuçta nabız sayısı genellikle dakikada 150’nin altında olmakla beraber şikayete yol açabilecek kadar da hızlı olabilir.



Atrial fibrilasyonda atriumlarda dakikada 400-600 civarında uyarı çıkar (sarı renk ile gösterilen odaklar)




Monitorde elektrokardiyografik olarak atrial fibrilasyonun görüntüsü. Zeminde düzensiz atrial fibrilasyon dalgaları, kalbin kasılmasını ve dolayısı ile nabzı oluşturacak olan QRS dalgaları ise düzensiz aralıklı olarak görülüyor.




* Atrial fibrilasyon yaşlılardaki en büyük felç (inme) nedenlerinden biri, kalpten kaynaklanan felç nedenlerinin ise başta geleni.

* Yaşlılardaki felç nedenlerinin ¼’ünü atrial fibrilasyon oluşturuyor.

* ABD’de her yıl 70.000 felce neden oluyor.

* Ritim bozukluğu ile hastaneye yatan hastaların 1/3’ünü atrial fibrilasyon oluşturuyor.

* Genel populasyondaki sıklığı %0.4 civarında, oran yaşla artıyor:

-25-34 yaş arasında %0.2,

-60 yaşın altında %1’den az,

-60 yaş üstünde %2-5 arasında,

-80 yaş üstünde %10.

* Atrial fibrilasyonlu hastaların %70’i, 65-85 yaşlar arasında.

* Erkeklerde kadınlara göre daha sık.




Atrial fibrilasyon neden tehlikelidir?

Birçok AF’li insan uzun yıllar problemsiz bir hayat sürer. Ancak atriumlar hızlı ve düzensiz kasıldıkları için kan akışı eskisi gibi hızlı olamaz, bu da atriumlar içinde kanın pıhtılaşmasını kolaylaştırır. Eğer bu pıhtı yerinden kopup kalpten dışarı pompalanırsa büyük oranda beyin damarlarını tıkayıp inmeye yol açabilir. Genel populasyonla karşılaştırıldığında AF’li hastalarda inme riski 5 kat daha fazladır. AF‘li hastalardaki pıhtıların yaklaşık yarısı beyine gidip inmeye yol açarken, diğer yarısı ise vücudun diğer organlarına gidip (böbrek, bağırsak, kalp) problemlere yol açabilirler. AF kalbin pompalama gücünde yaklaşık %20-30 azalmaya neden olur. Bu durum özellikle mitral darlığı gibi kapak hastalığı sonucu gelişen AF'de önemlidir. Çünkü AF gelişimi ile hastaların şikayetleri çok artar. Uzun dönemde yüksek kalp hızı ile beraber AF kalp yetmezliğine neden olabilir.



Atriyal fibrilasyon nedenleri nelerdir?

AF birçok hastalıkla ilişkili olabilir:

-Yüksek kan basıncı (hipertansiyon),

-Koroner arter hastalığı,

-Kalp kapak hastalıkları (özellikle mitral darlığı)

-Tiroid bezi hastalıkları,

-Kalp cerrahisi,

-Kronik akciğer hastalıklar (amfizem, astım vb),

-Kalp yetmezliği,

-Kardiyomiyopati (kalp yetmezliğine yol açan kalp kası hastalığı),

-Konjenital (doğumsal) kalp hastalıkları,

-Pulmoner embolizm (akciğer damarları içinde pıhtı gitmesi),

-Perikardit (kalp dış zarının iltihabı)

AF’li hastaların en az %10’unda altta yatan bir kalp hastalığı saptanamaz. Bu hastalarda AF, alkol veya aşırı kafein kullanımı, stres, bazı ilaçlar, metabolik bozukluklar veya ağır enfeksiyonlar ile ilişkili olabilir. Bazı hastalarda ise hiçbir neden bulunamaz.

Atriyal fibrilasyonda şikayetler nelerdir?
-Çarpıntı (sıklıkla olur),

-Enerji kaybı ve yorgunluk,

-Sersemlik hissi, bayılacak gibi olma veya baş dönmesi,

-Göğüste rahatsızlık hissi (ağrı, basınç veya huzursuzluk),

-Nefes darlığı (günlük aktivitelerle hissedilen nefes darlığı)

Atriyal fibrilasyon nasıl teşhis edilir?

Aşağıdaki tetkiklerle AF tanısı konabilir:

-EKG

-Ritim Holter monitörizasyonu

-Event recorder ve Transtelefonik monitör'dür.

Bu tetkiklerle doktorunuz düzensiz ritim olup olmadığını, var ise ne türde olduklarını, ne kadar zamandır sürdüğünü ve olası nedenleri öğrenebilir.



AF için birçok tedavi seçeneği mevcut olup, bunlar;
-İlaç tedavisi,

-Kardiyoversiyon,

-Ablasyon tedavisi,

-Pacemaker (pil) tedavisi,

Cerrahi içerir.

Tedavi seçimi altta bulunan hastalığa ve hastanın şikayetlerine göre belirlenir. AF tedavisini amacı:

-Normal kalp ritminin tekrar kazanılması,

-Kalp hızı kontrolü,

-İnmenin önlenmesidir.

İlaç tedavisi

İlaç tedavisi tedavi amacına göre planlanır. Eğer amaç normal ritmin sağlanması ise antiaritmik ilaçlar kullanılır. Eğer bu hedef sağlanamıyorsa doktorlar kalp hızını yavaşlatmaya çalışırlar. Her iki durumda da hastalarda kalp içinde pıhtı oluşumunu engellemek için antikoagülan adı verilen ilaçlar verilir.

Antiaritmik ilaçlar AF'yi normal ritme çevirmek için veya hastayı normal ritimde tutmak için verilir; Quinidex (Kinidin), Pronestyl (prokainamid), Norpace (disopramid), Beloc, Lopressor, Tambocor (Flekainid), Rythmonorm (propafenon), Darob (sotalol), Cordarone (Amiodaron) gibi ilaçlardır. Ancak bu ilaçlar ile tedaviye karar verildiğinde ritminizin takip edilmesi için hastanede yatmanız gerekebilir. Bu ilaçlarla AF'i normal ritme çevirme şansı yaklaşık %30-60 civarında olup AF süresi uzadıkça başarı şansı azalır.

Kalp hızı kontrolü: digoksin, beta blokerler veya kalsiyum kanal blokerleri ile yapılabilir.

Antikoagülanlar (Kan sulandırıcılar): coumadin, AF’li hastalarda inme riskini %60-80 azaltabilir. Coumadin kullanıldığı zaman etkisinin yeterli olup olmadığını kontrol etmek için düzenli aralıklarla PTZ-INR kontrolü yapılmalıdır. Bazı hastalara aspirin de verilebilir. İlaçların etkili olmadığı durumlarda başka işlemlere ihtiyaç duyulur.

Kardiyoversiyon

Birçok hastada ilaç tedavisi AF'yi normal sinüs ritmine çeviremez. Bu hastalar için kalbe kısa süreli yüksek enerjili elektrik şoku olan elektriksel kardiyoversiyon uygulanabilir. Bunun için önce, hastanın ritmi ve tansiyonu monitörize edilip kısa etkili bir yatıştırıcı verilir. Sonrasında anormal ritmi durdurup normal kalp ritminin geri dönmesini sağlamak için göğüs üzerinden pedallar vasıtası ile eksternal elektrik şoku uygulanır. İşlem öncesi kan sulandırıcı verilebilir. Ayrıca normal ritim elde edildikten sonra idamesini kolaylaştırmak için ek olarak bazı antiaritmik ilaçlar da verilebilir. Bazı hastalarda işlem öncesi kalp içinde pıhtı olmadığından emin olmak için yemek borusundan ucunda bir ultrason cihazı olan ince bir tüp geçirilerek kalbin boşluklarının araştırıldığı transözefajial ekokardiyografi (TEE) yapılması gerekebilir. Bu yapılan işlem dışarıdan (eksternal) kardiyoversiyondur. Kalp ameliyatları sırasında kalbin içine yerleştirilen elektrodlar yardımıyla yapılan internal kardiyoversiyon da uygulanabilir.

Ablasyon

Ablasyon tedavisi, ilaç tedavisini tahammül edemeyen veya ilaçların normal ritmi idamede başarısız olduğu hastalarda uygulanır. İki çeşidi mevcuttur: Her 2’side elektrofizyolojist olarak adlandırılan kalp ritim bozuklukları üzerinde uzmanlaşmış kardiyologlar tarafından uygulanır.



Radyofrekans ablasyon sistemi: kateter ve radyofrekans kaynağı

1. AV düğüm ablasyonu: Çoğunlukla kasık toplardamarından (ven) girilerek kalbin içine gönderilen yumuşak kateterler aracılığıyla uygulanır. Kateterin ucu AV düğüm üzerine getirilerek enerji verilir ve atriumlardan ventriküllere uyarı geçişi ortadan kaldırılır. Ancak işlem sonucu kalp ritmi çok düşük hızla (veya hiç) devam edeceği için kalıcı kalp pili takılarak hastanın günlük yaşamını rahat bir şekilde sürdürmesi sağlanır. AV düğüm ablasyonu AF’nin birçok semptomunu ortadan kaldırsa da AF devam ettiği için inme riski devam eder, bu nedenle kan sulandırıcıların kullanımına devam edilir. İşlem için hastaneye yatış ve sakinleştirici uygulaması gerekir.

2. Pulmoner venlerin izolasyonu: Pulmoner venler, akciğerlerde oksijenlenen kanı kalbe geri getiren damarlardır (bakınız). Bunun için yine toplardamarlardan kalbe ilerletilen kateterler kullanılır. Sol atriuma bir iğnenin yardımı ile geçildikten sonra 2 seçenek uygulanabilir: “ablasyon” veya AF'ye yol açan odakları bulmak için “haritalama” işlemi. Pulmoner venlerin sol atriuma bağlandığı bölgelere çembersel şekilde enerji uygulanarak pulmoner venlerin atrium ile elektriksel bağlantısı kesilerek AF sonlandırılır. Bu işlem toplam 4 pulmoner ven girişinde tekrarlanır. Belli bir süreden sonra kan sulandırıcılar kesilebilir. Bu işlem için yine hastanede yatış ve sakinleştirici ihtiyacı vardır.

Kalp Pilleri

İmplante edilebilir kardiyoverter-defibrilatör (ICD) cihazlar: Hastaya hastaneye yatmadan tedavi edilme şansı sunar. AF semptomları ortaya çıktığında hasta cihazı aktive edip güvenli bir şekilde kendini tedavi edebilir. Alternatif olarak cihaz otomatik olarak çalışmaya da programlanabilir. ICD’ler hastanın AF atağı geçirdiğini tespit edip gerekli tedavi ile ritmi normal sinüs ritmine çevirebilir. Cihazlar orta boy pil büyüklüğünde olup sakinleştirici ve bölgesel uyuşturucu ile deri altına yerleştirilen cihaz ve kalbe ilerletilen kablolardan oluşur.

Cerrahi tedavi

Kronik AF’li hastalara cerrahi olarak maze (labirent) operasyonu yapılabilir. Bu operasyon açık kalp cerrahisi gerektirmekte olup genel anestezi altında yapılır ve hastanede kalış süresi uzundur.

Teknik: Operasyon sırasında atriumlara birçok çizgi şeklinde küçük kesiler yapılarak atriumlar hem izole edilir hem de fazla oluşan uyarıların oluşumu azaltılır. Uyarılar, oluşturulan kesiler vasıtasıyla normal yolu izler. Kalp dokusu iyileştiğinde skar dokusu oluşur ki bu doku da AF’ye yol açan elektriksel uyarıların kalp içinde iletimini ortadan kaldırır. Bazı durumlarda kalp hızına destek amacıyla kalıcı kalp pili uygulanması gerekebilir.

Bazı hastalarda AF ile birlikte başka kalp problemleri mevcut olabilir (kapak hastalıkları veya koroner arter hastalıkları gibi). Bu gibi durumlarda hastaya kolaylık açısından cerrah, maze prosedürünü diğer cerrahi müdahale ile aynı seansta yaparak hem AF’yi hem de diğer kalp problemini tedavi edebilir.

Parsiyel maze prosedüründe de aynı yaklaşım kullanılmasına rağmen kesiler sadece sol atriuma yapılır. Yeni cerrahi tekniklerde alternatif enerji kaynakları kullanılarak (radyofrekans, kriyotermi ve mikrodalga gibi) kontrollü skar dokuları yaratılmakta ve işlem sonunda komplikasyon oranı azalmaktadır.

Engelli bebeğe Anne Karnında Teşhis

Doğacak bebekte anomali olup olmadığını anlamak için önerilen ancak düşük yapma tehlikesini de artıran amniyosentez (karından su alma) ya da CVS (kordon kanından örnek alma) yöntemine alternatif olacak kan testi geliştirildi. Antalya'da düzenlenen Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Ulusal Eğitim Sempozyumu'nda konuşan Prof. Dr. Gian Carlo Di Renzo, “Perugia Üniversitesi'nde kan testini kullanmaya başladık. 6 ay içinde İtalya'da bu yöntem yaygınlaşacak. Artık 11 ile 16 haftalar arasında bu yöntemle eksik kromozomlar ve bebeğin cinsiyeti öğrenilebilecek. Bazı hastalıklar anne karnında tespit edilebilecek” dedi. Keşfin tıp dünyasında bir çığır açacağını düşünen Çukurova Üniversitesi’nden Doç. Dr. Cansun Demir ise “Böyle bir tanının 12'nci hafta civarında yapılabilmesi olumlu bir sonuç. Birkaç yıl içinde rutinleştiğinde biz de rahatlıkla kullanabileceğiz” dedi.

Akşam

Gribe Doğal İlaç

Gribe karşı en etkin silah ekmek mayasıdır. Baş ve sırt ağrıları, titreme nöbetleri, nezle, öksürük, iştahsızlık gibi belirtilerle ortaya çıkan gribe karşı tavsiye edilen ekmek mayasının bu etkisinin Harvard, Tulane, Lousville gibi saygın üniversitelerde yapılan çalışmalarla da kanıtlandığını anlatan Başak şunları söyledi: Ekmek mayasından elde edilen doğal destekleyici Beta-Glukan maddesi mikroorganizmaların daha etkili şekilde yok edilmesini sağlıyor. Bu destekleyici en fazla yulaf kepeğinde bulunuyor.

Prostat Kanseri Riski

ERKEKLERDEKİ fazla kilolar, prostat kanseri riskini iki kat artırıyor. 788 kişi üzerinde araştırmalar yapan Boston’daki Massachusetts General Hastanesi’nden Dr. Jason Efstathiou, “Deneklerin vücut kütle indeksini tek tek inceledik. İndeksi normal olanlarla yüksek olanlar arasındaki fark yarı yarıya çıktı. Prostat kanseri erkeklerde en sık görülen kanser türü. Sadece İngiltere’de her yıl 35 bin erkek prostat kanserine yakalanıyor ve 10 bini ölüyor” dedi.

İLACI: DOMATES

Dr. Efstathiou prostat kanserinden korunmanın yollarını da şöyle anlattı: Her şeyden önce sağlıklı bir diyet programı ve düzenli spor yapmak şart. Muhakkak kilo verilmeli. Ayrıca, likopen ve selenyum maddeleri yüksek besinleri tüketmelerini öneriyoruz. Örneğin domateste bu maddeleri bulabilirsiniz.

Göğüste Su toplanması

Tıp dilinde sulu zatülcemp denilen hastalıktır. Akciğerlerin etrafını saran zarın iltihaplanması sonucu meydana gelir. Zarın iki yaprağı arasına su toplanmıştır. Nedeni; şiddetli soğuk algınlığı, bronşit, böbrek hastalıkları veya kulak iltihaplarıdır. Göğsün yan taraflarında şiddetli ağrı hissedilir. Bunlara bastırıldığı zaman ağrı şiddetlenir. Nefes darlığı vardır. Yatak istirahati ve doktor tedavisi şarttır.

Geğirmek

Çoğunlukla sinirli kimselerde görülür. Bunlar yemeklerde haddinden fazla hava yutarlar. Ayrıca geğirme mide veya safra kesesi hastalıklarının bir belirtisi olabilir. Bu nedenle esas nedeni tespit etmek gerekir.

Gece körlüğü

Beslenmedeki A vitamini eksikliğinin neden olduğu bir hastalıktır. Hasta; alacakaranlıkta gereği gibi göremez.

Gazlar

Midede veya bağırsaklarda gaz birikebilir. Nedeni; hava yutmak veya mide hastalıklarıdır.

Çocuklarda Kemik Hastalığı

R A Ş İ T İ Z M
Çocuklarda görülen bir çeşit kemik hastalığıdır. Nedeni, yeteri kadar D vitamini almamaktır. Çoğunlukla yeteri kadar güneş görmeyen, sıhhi olmayan, rutubetli, karanlık ve basık tavanlı evlerde yaşayan, yeteri kadar süt içmeyen ve haddinden fazla miktarda unlu gıdalarla beslenen çocuklarda görülür. Hastalık genellikle 2 yaşında ortaya çıkar. Çocukta huysuzluk ve devamlı terleme görülür, iştahı azdır. Bazıları kabızlık çeker, bazıları da ishal olurlar. Adaleleri gevşektir. Derileri soluk ve kansızdır. Dişleri geç çıkar ve erken çürür. Ayakta durmayı ve yürümeyi geç öğrenir. Bacak kemikleri çarpıktır. Düztabanlık görülür.
Deniz, kum veya güneş banyoları, kış aylarında da, haftada 3 kere ılık banyo yaptırmak yaralıdır.

Rahim Kanseri

RAHİM KANSERİ
Çoğunlukla rahim boynunda ve vajinanın başlangıç kısmında meydana gelen bir hastalıktır. Çok düşük yapan veya çok doğuran kadınlarda daha fazla görülür. Tıp dilinde uterus kanseri denir.
Vajinadan kan veya fena kokulu akıntı gelir. Böyle durumlarda, vakit kaybetmeden doktora başvurmak gerekir.

Prostat Kanseri

PROSTAT KANSERİ
Prostat bezinin genişleyip, büyümesi sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Hastanın karın bölgesinin alt kısımlarında ve bacak aralarında ağrı vardır. Bazen sırtta ve kollarda da ağrı hissedilir. Doktor tedavisi gerekir.

Öksürük

Çoğunlukla, göğüs, boğaz veya karın boşluğunda meydana gelen bir rahatsızlığın belirtisi olarak ortaya çıkan öksürüktür 3 grupta toplanır.
- Kuru öksürük: Nezle, boğaz iltihabı, bademcik iltihabı, fazla sigara içmek, sindirim bozuklukları, gastrit, ishal, kabızlık, bağırsak solucanları, kalp hastalıkları ve ses tellerinin hastalanmasından kaynaklanan öksürükler balgamsızdır, yani kuru öksürüktür.
- Nöbet şeklinde gelen öksürük: Bu çeşit öksürük, boğmaca veya ciğer şişmesi; gırtlak veya hava borusunun tahriş olması, veya astımdan kaynaklanır. Bu çeşit öksürükte pek az balgam görülür.
- Balgamlı öksürük: Bu çeşit öksürük, sık sık tekrarlar. Hastada hırıltı vardır. Balgam çıkarır ve nefesini dışarı vermekte zorluk çeker. Balgamlı öksürük; Bronşit, astım, sinüs iltihabı, müzmin sinüzit, kalp hastalıkları veya tüberküloz'un bir işareti olabilir. Öksürük, nasıl olursa olsun, ihmal edilmemesi ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.

Oniki Parmak Bağırsağı Ülseri

ONİKİPARMAK BAĞIRSAĞI ÜLSERİ
İncebağırsağın 25 santimetre kadar olan ilk bölümüne onikiparmak bağırsağı denir. C harfi görünümündedir. Onikiparmak bağırsağında meydana gelen ülsere tıp dilinde duodenum ülseri denir.
Tedavi edilmeyen gastrit, fazla asit, sinir bozukluğu, düzensiz hayat, gürültü, fazla miktarda sigara, çay, kahve ve alkol kullanmak, safra kesesi veya karaciğer yetersizliği, kalp hastalıkları, hormon dengesizliği, dengeli bir şekilde beslenememe, çok sıcak veya çok soğuk yiyecekler, haddinden fazla et, hamur işleri veya baharatlı yiyecekler ve bazı ilaçlar; onikiparmak bağırsağında ülserin meydana gelmesine yardımcı olur.
Hasta, mide ekşimesi ve ağzına ekşi su gelmesinden şikayet eder. Ayrıca dili paslı, rengi solgundur, baş dönmesi ve fazla terleme de görülür. Midesinin üstüne basılınca, ağrı hisseder. Yemeklerden sonra da göğse doğru yayılan bir ağrı belirir. Bu belirtiler, ilk bahar ve sonbahar aylarında daha da artar.
Tedavi için yapılacak ilk iş, hastalığı doğuran nedenleri ortadan kaldırmak, yemekleri az, fakat sık sık yemek, istirahat etmek ve üzüntüden uzak yaşamaya gayret etmektir.

Nefes Darlığı

Tıp dilinde dispne denilen nefes darlığı önemli bir hastalığın belirtisi olabilir. Spor yaptıktan, koştuktan veya yorucu bir iş yaptıktan sonra nefes darlığı normal sayılabilir. Ancak ortada neden yokken nefes darlığından şikayet etmek mutlaka üzerinde durulması gereken bir konudur. Çünkü kansızlık, kalp hastalıkları, mide hastalıkları, bronşit, tiroid bezinin büyümesi, akciğer hastalıkları, zatürree, astım, zehirlenme, şişmanlık, nefes darlığına neden olabilir. Nefes darlığından şikayet edenlerin sigarayı kesinlikle bırakmaları, ağır yemekleri de terk etmeleri gerekir.

Mide Ülseri

MİDE ÜLSERİ
Midenin iç yüzündeki belirli bir kısmın aşınması sonucu meydana gelen yaraya mide ülseri denir.
Sinir bozukluğu, midede asit fazlalığı, zamanında ve iyi tedavi edilmeyen gastrit, mide zafiyeti, karaciğer yetersizliği veya safra azlığı, kalp hastalıkları, sindirilmesi güç yiyeceklerin aşırı derecede kullanılması, haddinden fazla sigara, çay, kahve veya asit yapıcı meşrubat içmek, alkol kullanmak veya bazı ilaçların uzun süre kullanılması mide ülserini doğuran nedenler arasındadır. Hastalığın başlangıcında mide ekşimesi ve ağırlık hissi vardır. Hastanın ağzına, sık sık ekşi su gelir. Tat alma duygusu hafiflemiştir, dil paslıdır, hastanın rengi solmuştur. Karnın üst kısmına bastırılınca, acıma hissedilir. Bu belirtiler ortaya çıktıktan sonra; en kısa zamanda tedaviye geçilmezse; yemeklerden 2-3 saat sonra sırta doğru yayılan şiddetli mide ağrıları başgösterir. Baş dönmesi ve terleme de görülür. Bu devrede, kusma ile bir miktar kan da görülebilir. Bazı kimselerin büyük abdestleri katran gibi olur. Bu işaretler, ülserin ilerlemiş olduğunu gösterir. Mide ülseri, bilhassa ilk bahar ve son bahar aylarında, çok rahatsız edici bir hal alır. Ağrı ve kanamalar artar. Mide ülseri, başlangıcında teşhis edilip de tedaviye başlanılacak olursa, telaşlanmaya ve korkmaya gerek yoktur. Bu durumda yapılacak ilk iş, üzüntüye kapılmamak, aksine bütün üzüntülerden sıyrılmaya gayret sarfetmektir. Sonra tedaviye yardımcı olmak amacıyla aşağıdaki hususlara kesinlikle uymak gerekir.
- Tedavi süresince istirahat edin.
- Yemeklerinizi, her gün belirli saatlerde yiyin.
- Bağırsaklarınızın düzenli bir şekilde çalışmasını sağlayın.
- Sigara, çay, kahve ve alkolü bırakın.
- Diş sağlığına önem verin.
- Süt ve sütlü yiyecekler, yumurta, kızarmış ekmek, tereyağı, pelte ve haşlanmış balık, sebze püreleri ve patates yemeğini sofranızdan eksik etmeyin.

Mide ve Sindirim sistemi Bozuklukları

MİDE VE SİNDİRİM SİSTEMİ BOZUKLUKLARI
Mide veya sindirim sisteminde görülen rahatsızlıkların çoğu, sinirlerin devamlı olarak gergin olmasından veya karaciğer hastalıklarından kaynaklanır. Çünkü sinir sisteminin bozulması, vücuttaki bütün salgı bezlerini, bu arada mide ve karaciğer salgı bezlerini de etkiler. Ayrıca, karaciğere dokunacak şeylerin devamlı olarak kullanılması da, sindirim sisteminde rahatsızlıkların doğmasına uygun zemini hazırlar. Mide veya sindirim sisteminde meydana gelen rahatsızlıklar şöyle tespit edilir:
- Mide yanması, mide zafiyeti: Yemeğe başladıktan kısa bir süre sonra başlayıp, devam eden ağrılar.
- Mide iltihabı, onikiparmak ülseri: Yemek yedikten kısa bir süre sonra başlayan ağrılar.
- Mide ülseri: Yemek tedikten 2-3 saat sonra başlayan ağrılar.
Hepsinde de uyulması gereken kurallar kısaca şu şekide sıralanabilir.
- Yemeğe çiğ salata veya taze meyve ile başlamak sindirim sistemi için çok faydalıdır.
- Lokmalar iyice çiğnenmeli ve yavaş yenmelidir.
- Sofradan, tam manasıyla doymadan kalkmalıdır.
- Yemekte ve yemekten sonra fazla miktarda su içmemelidir.
- Çok sıcak veya çok soğuk şeyler yenmemelidir.
- Yemekleri her gün belirli saatlerde yemelidir.
- Yemekten sonra 1 saat kadar istirahat etmelidir.

Mide Kanseri

Tedavi edilmeyen mide ülseri, müzmin gastrit ve çok içki içmenin neden olduğu bir çeşit kanserdir.
Hastanın göğüs boşluğunda, yanma ve ağrı, sık sık susama, bulantı, kusma, kansızlık, ruhi çöküntü, az idrar ve sert büyük abdest görülür. Tedaviye ne kadar erken başlanırsa, iyileşme ihtimali o kadar fazla olur.

Mide Kanaması

Mide ülseri, mide kanseri veya mideye giren sert bir cismin yaptığı tahribat sonucu görülür. Hastanın gaitası kanlı ve kahve telvesi görünümündedir. Mide kanaması geçiren hastaya aşağıdaki şekilde yardımcı olunur.
- Telaşlanmayın,
- Hastayı hemen yatırın,
- 1 su bardağı soğuk sütü veya 1 bardak soğuk suyu yavaş yavaş içirin. Bunların yerine ufak bir parça buz da yutturabilirsiniz. - Mümkünse hastaneye götürün.

Mide Ekşimesi

Nedenleri çok çeşitli olan bir rahatsızlıktır. Hastanın midesinde yanma ile birlikte ekşime de vardır. Ağzına ekşi ve yakıcı bir sıvı dolar. Bu belirtiler aç veya tok karnına görülebilir.
Ağır yemekler, bozulmuş yiyecekler, mide veya onikiparmak bağırsağı ülseri, safra kesesi iltihabı, mide ekşimesine neden olabilir. Tedavinin ilk şartı, hastalığı doğuran nedeni bulmaktır. Doktora gitmek gerekir.
Mide ekşimesinden şikayet edenlerin, yemeklerini gayet iyi çiğnemeleri, biberli, baharatlı, ekşili, salamura yapılmış gıdaları terk etmeleri gerekir.

Mide Ağrısı

MİDE AĞRISI Mide veya karın ağrısı karnın üst kısmında, bazen de sırt bölgesinde hissedilir. Bu ağrılar bir takım hastalıkların belirtisidir. Örneğin; gastrit, kolit, sinirsel hazımsızlıklar, müzmin safra kesesi iltihabı, safra taşı, mide ülseri, veya mide kanserinde yukarıda tarif edilen şekilde ağrılar görülür.
1-2 günde geçmeyen ağrılarda doktora başvurmak gerekir.

Mantar Zehirlenmesi

Mantar yedikten bir süre sonra; şiddetli karın ağrısı, bulantı veya kusma, şiddetli derecede susama, vücutta soğuma ve morarma veya ishal görülürse, mantar zehirlenmesinden şüphe edilir.
Bu durumda yapılacak ilk iş; hastayı kusturmaktır. Sonra gerekiyorsa, sunni solunum yaptırılır. Ağır vakalarda, hastayı mutlaka hastaneye götürmek gerekir. Aksi halde 48 ile 72 saat arasında ölümle sonuçlanabilir.

Lösemi (Kan Kanseri)

Halk arasında kan kanseri denilir. Kandaki alyuvarların aşırı derecede çoğalması sonucu meydana gelir. Kan yapıcı dokuları etkileyen ve kandaki akyuvarların aşırı derecede artmasına neden olan kötü huylu hastalık.

Akut lösemilerin ilk belirtileri kansızlık, ateş, kanama ve lenf düğümlerinde şişmedir. Hastaların çoğunda tam iyileşme sağlanarak, kandaki kötü huylu, hücrelerin tümü yok edilebilir; vakaların yarıdan çoğunda hastalık beş yıl boyunca yeniden ortaya çıkmaz. Buna karşın öbür lösemi türlerinde tedavi genellikle olumlu sonuç vermez. Kronik lenfositik lösemi öncelikle yaşlılarda görülür ve kimi zaman yıllarca belirti vermez.

Son yıllarda uygulanan kemik iliği nakilleri başarılı sonuçlar vermekte ve hastalar iyileşmektedirler.

Kurdeşen

Tıp dilinde Ürtiker denilen kurdeşen, bir çeşit alerjidir. Ciltte aniden başlayan ve birkaç saat süren dayanılmaz kaşıntılarla kendini gösterir. Ciltte görülen küçük, kırmızı kabarcıklar, bir süre sonra şişebilir. Bu belirtiler, bazen çok kısa zamanda geçer, bazen de uzun süre devam eder.
Nedeni, böcek veya arı sokması, bozuk yiyecekler, bazı yiyecekler, bazı ilaçlar veya aşırı derecede heyecanlamadır. Tedaviye geçmeden önce hastalığı doğuran nedeni bulmak gerekir.

Kulak Çınlaması (Tinnitus)

Kulak çınlaması, kulak uğultusu veya kulak vızıltısına, tıp dilinde tinnitus denir. Çok çeşitli nedenleri vardır. Bunlar arasında, kulak kiri, içkulak iltihabı, ortakulak iltihabı, menier hastalığı, ateşli hastalıklar, yorgunluk, zafiyet, bazı ilaçlar, yüksek veya düşük tansiyon sayılabilir. Bu nedenle doktora başvurmak gerekir.

Kulak İltihabı

Ortakulakta veya kulak arkası kemikte görülür. Vakit geçirilmeden doktora başvurmak gerekir.
- Ortakulak İltihabı:
Bademcik veya gırtlakta meydana gelen iltihaplar grip, kızamık, kuşpalazı, kızıl gibi hastalıklar ortakulağın iltihaplanmasına neden olabilir. Hastada, yüksek ateş ve kulak ağrısı görülür. Kulağa sıcak pansumanlar yapmak, ağrıları dindirir.
- Kulak Arkasındaki Kemiğin İltihabı:
Nedeni, genellikle ortakulaktaki iltihabın, kulak arkasındaki kemiğe doğru yayılmış olmasıdır. Hastada ateş, kulak ağrısı, koyu kulak akıntısı, halsizlik görülür. İşitme azalır. Çaresi ameliyattır.

Kramp

Kaslarda, şiddetli bir ağrı ile beraber istek dışı meydana gelen kasılmalara kramp denir. Çoğunlukla yorgunluk, fazla terleme ve ishalden sonra görülür. Atardamar hastalıkarından kaynaklanan kramplarda mutlaka bir doktora başvurmak gerekir.

Kızamık

Daha ziyade 3-10 yaşları arasında görülen bulaşıcı bir hastalıktır. Tıp dilinde morbilli denilen bu hastalığın nedeni, bir çeşit virüstür. Kızamıklı hastanın tükürük damlacıkları aracılığı ile sağlamlara da bulaşır. Bu nedenle, kızamık lekeleri kaybolduktan sonraki 10 gün içinde de hastayı, sağlıklı kimselerle görüştürmemek gerekir.
Hastalık mikrop alındıktan sonra 10 gün içinde orataya çıkar. Hastanın gözleri kızarır, burnu akar, hapşırır, öksürür. Ateş yükselir. Baş ağrılarından şikayet eder. Kuvvetli ışıktan rahatsız olur. Bu belirtilerden aşağı yukarı 4 gün sonra küçük kırmızı ufak lekeler görülmeye başlar. Bunlar grup halindedir. Bu dönemde dudaklarda kuruluk ve dilde paslanma dikkati çeker. Bir süre sonra da kızamık lekeleri yüzün her tarafına, boyuna, göğse, kollara, karına, ve bacaklara yayılır. Bu dönem 3-4 gün devam eder. Sonra ateş yavaş yavaş ya da birdenbire düşerek belirtiler kaybolur.
Hastanın odası güneş görmeli ve çok temiz olmalıdır. Oda ısısı
18-20 derece arasında tutulmalı, günde en az iki kere havalandırılmalı ve hastanın üşütmemesi için azami dikkat gösterilmelidir. Ayrıca, hastanın ağız, burun ve beden temizliğine özen gösterilmelidir. Bunlara dikkat edilmediği takdirde hastalık, zatürree, bronkopnömoni, zatülcenp, ortakulak iltihabı veya ensafalit gibi tehlikeli hastalıklara neden olabilir.
Kızamık geçirenler, bağışıklık kazanıp bir daha kızamık olmazlar. Ayrıca çocuklara 2 yaşında yaptırılacak kızamık aşısı da bağışıklık sağlar.

Bel Ağrısı

Esaslı bir hastalıktan kaynaklanmayan bel ağrıları, çoğunlukla yorgunluk sonrası görülür. Dinlenmekle geçer. Uzun süren bel ağrılarında mutlaka doktora görünmek gerekir.

Kaşıntı

Vücudun herhangi bir yerinde hissedilen ve böcek dolaşıyormuş hissi, hafif yanma ve batma gibi rahatsızlıklarla ortaya çıkan kaşıntıya, tıp dilinde pruritus veya kaşeski denir. Kaşıntıyı doğuran nedenler çok çeşitlidir. Bunlar şöyle sıralanabilir:
- Sabun, çamaşır tozları ve bazı boyaların neden olduğu kaşıntılar.
- Yün veya naylon iyeceklerin neden olduğu kaşıntılar.
- Bazı kimyasal maddelerin neden olduğu kaşıntılar.
- İstiridye, yumurta, süt, çilek, soğan gibi bazı besinlerin neden olduğu kaşıntılar.
- Bazı ilaçların neden olduğu kaşıntılar.
- Şeker, karaciğer, böbrek hastalıkları veya löseminin neden olduğu kaşıntılar.
- Kurdeşen, egzama, su çiçeği, kızamık, kızıl, kızamıkçık veya deri iltihabının neden olduğu kaşıntılar.
- Mantarın neden olduğu kaşıntılar.
- Kıl kurdunun neden olduğu kaşıntılar.
- İshal veya kabızlığın neden olduğu kaşıntılar.
- Sinirlilik ve ruhi sıkıntıların neden olduğu kaşıntılar.
Tedavinin ilk şartı, kaşıntıyı doğuran sebebi bulmaktır. Bu arada mümkün olduğu kadar kaşımamaya gayret edilir.

Bayılma

Geçici olarak uyanıklık halinin kaybolmasına halk arasında bayılma tıp dilinde senkop denir. Bu durumda beyin hücrelerine giden oksijen azalmıştır. Bayılmanın nedeni; yorgunluk, uzun süre ayakta kalmak, ani heyecanlar, tansiyon yüksekliği, gebelik, kansızlık, damar sertliği ve kalp hastalıklarıdır. Bayılmadan önce baygınlık hissi gelir. Sonra yüz kül rengini alır. Arkasından da terleme, çarpıntı, göz kararması ve baş dönmesi görülür. Bu gibi durumlarda yapılacak ilk iş hastayı hemen yatırmak, elbise ve çamaşırlarını gevşetmektir. Sonra yüzüne su serpilir ve amonyak koklatılır.

Kan Tükürmek

Tıp dilinde hemoptizi denilen kan tükürmek, önemli bir hastalığın habercisidir. Akciğer kanseri, verem, bronşit, mitral darlığı veya zatürreeden şüphelenilir. Ancak dişeti kanaması gibi pek önemli olmayan bir durumda olabilir. Bu nedenle, hastanın sırtına bir yastık konup, oturtulur. Vakit kaybetmeden doktor çağrılır.

Kansızlık

Tıp dilinde anemi denilen kansızlık, kandaki kırmızı hücrelerin veya hemoglobin denilen kırmızı maddelerin ya da her ikisinin de azalmasıdır.
En önemli nedeni yeteri kadar beslenememektir. Ayrıca, müzmin basur kanamaları, aybaşı kanamalarının haddinden fazla olması, doğuştan olan bazı hastalıklar, romatizma, lösemi ve kanserde de görülür.
Kansızlığın tipik belirtileri şöyle özetlenebilir. Yüzde solgunluk, nefes darlığı, çarpıntı, halsizlik, ve ayak bileklerinde şişkinlik görülür. Hastanın burnu sık sık kanar, dilinde acılık vardır. İştahsızlık ishal ve bazen de kusma görülür. Tedavinin ilk şartı, istirahat, temiz hava ve kan yapıcı gıdalar yemektir.

Kanser

K A N S E R
Kanser; anormal vücut hücrelerinin başıboş kontrolsüz bir şekide üremeleri ile meydana gelen bir çeşit hastalıktır. Başka bir deyişle vücutta meydana gelen kötü tümörlere kanser denir. Kanser hücreleri, ya etraftaki dokuları istila ederek ya da ak veya kırmızı kan damarları ile vücudun diğer taraflarına yayılır. Buna metastaz (yavrulama) denir.
Kanserin esas nedenini bilinmemekle beraber, hava kirliliği, ve sigaranın kansere zemin hazırlayıcı oldukları ileri sürülmektedir. Kanserden korkmayınız, geç kalmaktan korkunuz! Bu nedenle aşağıdaki belirtilerin biri görüldüğü zaman doktora başvurunuz.
- Makat veya rahimden gelen anormal kanama veya akıntılar.
- Göğüslerde veya vücudun herhangi bir yerinde görülen ve ele gelen şişlik veya sertlikler.
- İyileşmeyen yaralar.
- Ses kısıklığı veya belirli bir sebebi olmayan öksürük.
- Yutma güçlüğü ve hazım bozuklukları.
- Ben ve siğillerde görülen değişmeler.

Bu işaretlerin herhangi biri iki haftadan fazla devam ederse mutlaka doktora başvurmak gerekir. Kanserin görüldüğü yerler aşağıda gösterildiği şekilde tespit edilmiştir:
- Beyin ve omurilikte %1,
- Ciltte %10,
- Tenasül yollarında, erkeklerde %10, kadınlarda % 6,
- Memelerde %14,
- Sindirim sisteminde %25,
- Solunum yollarında, erkeklerde %2, kadınlarda %3,
- Karaciğer ve safra kesesinde %3,
- Diğer organlarda %8.
Bu bilgilerin ışığı altında, akciğer, deri, dil, dudak, gırtlak, mide, incebağırsak, kalınbağırsak, mesane, meme, ve prostat daha fazla görüldüğü söylenebilir. Kanser tedavisinde uygulanan makro biyotik gıda rejiminin çok etkili olduğu, bu rejimi uygulayan hastaların iyileştikleri ve sağlıklı kimselerin de kanser olmadıkları ileri sürülmektedir.
Makro-biyotik Gıda Rejimi:
Bir günlük gıdanın, %60'ı buğday, arpa, mısır, darı, esmer pirinç veya çavdar unundan yapılmış gıdalardan seçilir.
%23-25'i hayvan gübresiyle gübrelenmiş bahçelerden toplanmış taze ve olgun meyvelerden, patates, patlıcan, ıspanak, veya domatesten seçilir.
%5-10'u tahıl veya sebze çorbalarından seçilir.
%10-15'I deniz ürünleri arasından veya soya fasulyesi, taze fasulye, kırmızı pancar veya şalgamdan seçilir.
Haftada bir kere beyaz etli balık yenebilir. Ancak her hafta pişirme şeklini değiştirmek gerekir.
Haftada iki kere de fazla şekeri olmayan meyveler yenebilir.
Çay içilebilir.

Kalp Yetmezliği

Kalbin sağ, sol veya her iki karıncığının; içindeki kanı, her vuruşunda muntazaman boşaltamaması şeklinde ortaya çıkar. Üç şekilde görülür.
Sol Kalp Yetmezliği: Hastada nefes darlığı ve kuru öksürük vardır. Geceleri daha zor nefes alır. Çarpıntı, baygınlık ve terleme görülebilir. Buna kalp astımı adı verilir. Nedeni; aort veya mitral kapaklarının hastalanması veya koroner rahatsızlığıdır.
Sağ Kalp Yetmezliği: Hastanın ayak ve ayak bilekleri
şişer. Buralara, parmakla bastırılınca bir süre çukur kalır. El, ayak ve yüzde morarmalar; hazımsızlık ve iştahsızlık görülür. Nedeni, mitral kapağı hastalığı, müzmin bronşit veya doğuştan olan kalp hastalığıdır.
Kaonjestij Kalp Hastalığı : Sağ ve sol kalp yetersizliği bir arada olduğu zaman görülür. Nedeni aort veya mitral kapaklarının hastalanması, müzmin bronşit veya akciğer hastalıkları, romatizma ve tiroid hastalıklarıdır.
Aşağıdaki tavsiyelere uymak gerekir:
- Sigara içmeyin,
- Yemeklere fazla tuz koymayın,
- Uykularınızı ihmal etmeyin,
- İstirahat edin ama devamlı olarak yatmayın,
- Sinirlenmeyin, üzülmeyin, her şeyi kendinize dert etmeyin.

Kalp Romatizması

Romatizma, iyi tedavi edilmeyecek olursa; kalbin içindeki kapakçıklara yerleşir. Bu kapakçıklardan; en fazla mitral kapakçık etkilenir ve daralıp, sertleşir, büzülür.
Daha çok kadınlarda görülen kalp romatizması sonucu ortaya çıkan hastalığa mitral darlığı veya mitral stenoz denir. Hastada nefes darlığı, kuru öksürük, sık sık soğuk alma, morarma, el ve ayaklarda üşüme ve yorgunluk görülür.
Tedavinin ilk şartı üzülmemek, her gün bir öncekki günden daha iyi olduğuna inanmak ve doktorun tavsiyelerine uymaktır.

Baş Dönmeleri

Hasta, kendisinin veya etrafındaki eşyanın boşlukta döndüğünden şikayet eder. Tıp dilinde vertigo denen baş dönmelerinin nedenleri çeşitlidir. Bunlardan başlıcaları şunlardır:
-Kulak ağrısı
-Araç tutmaları
-Ani hava değişimi
-Bazı göz hastalıkları
-İlaç zehirlenmeleri
-Düşük veya yüksek tansiyon
-Damar sertliği ve bazı kalp hastalıkları
-Kansızlık ve kan hastalıkları
-Mikrobik hastalıklar
-Beyin hastalıkları
-Sara ve bazı ruh hastalıkları

Tedaviye başlanmadan önce hastalığın gerçek nedeninin tespit edilmesi gerekir. Baş dönmelerine yapılacak ilk iş; hemen oturmak veya öne eğilmek ve mümkünse hemen yatmaktır. Baş dönmesi sık sık oluyorsa mutlaka bir doktora gitmek gerekir.

Kalp Hastalıkları

Düzensiz bir hayat, yorgunluk, sinir bozuluğu, şiddetli romatizma veya doğuştan meydana gelen kalp hastalıklarında; daha geniş bir ifadeyle bütün kalp hastalıklarında aşağıdaki maddelere dikkat etmek gerekir:
- Sinirlenmeyin,
- Sigarayı bırakın,
- Şişmanlamamaya ve kilonuzu muhafaza etmeye çalışın,
- Fazla yorucu işler yapmayın,
- Uyku ve dinlenmenizi ihmal etmeyin,
- Koşmayın, acele etmeyin,
- Her gün bir öncekinden daha iyi olduğunuza inanın,
- Kabız olmamaya dikkat edin,
- Çürük dişleriniz varsa, tedavi ettirin,
- Fazla miktarda yağlı sığır veya koyun eti, sütlü şeyler yemeyin. Konserve, pastırma, salam, peynir, turşu, balık ve çikolata gibi şeyleri mümkün olduğunca azaltın,
- Yemeklere tuz koymayın. Yemeklerinizi mısırözü, ayçiçeği veya haşhaşyağı ile hazırlayın,
- Bol bol taze sebze ve meyve yiyin,
- Bol bol yoğurt yiyin.

Baş Ağrıları

Baş ağrısı hastalıklarının çeşitli nedenlerden kaynaklanır. Bunlar; şöyle sıralanabilir.
-Aşırı yemekten sonra görülen veya açlıktan kaynaklanan baş ağrıları.
-Göz, kulak veya burun hastalıklarından kaynaklanan baş ağrıları
-Ateşli hastalıkların neden olduğu baş ağrıları
-Alkol kullanmanın neden olduğu baş ağrıları
-Kafa bölgesinde meydana gelen, kırık, ezik, çatlak veya sarsıntılardan kaynaklanan baş ağrıları
-Beyin urlarının neden olduğu baş ağrıları
-Kahve tiryakilerinde kahvesizlikten doğan baş ağrıları
-Kabızlık çekenlerde görülen baş ağrıları
-Saralılarda görülen baş ağrıları
-Çikolata, sarımsak, lahana, yeşil biber, kuru yemiş yedikten sonra görülen, alerjik baş ağrıları
-Menenjit hastalığının neden olduğu baş ağrıları
-Fazla miktarda şekerli yiyecek yemekten doğan baş ağrıları
-Diş hastalıklarının neden olduğu baş ağrıları
-Fazla çalışma ve ruhi çöküntülerin neden olduğu baş ağrıları

Baş ağrılarının gerçek nedenini bulabilmek için mutlaka doktora başvurulmalıdır.

Kalp Hastalıları

Düzensiz bir hayat, yorgunluk, sinir bozuluğu, şiddetli romatizma veya doğuştan meydana gelen kalp hastalıklarında; daha geniş bir ifadeyle bütün kalp hastalıklarında aşağıdaki maddelere dikkat etmek gerekir:
- Sinirlenmeyin,
- Sigarayı bırakın,
- Şişmanlamamaya ve kilonuzu muhafaza etmeye çalışın,
- Fazla yorucu işler yapmayın,
- Uyku ve dinlenmenizi ihmal etmeyin,
- Koşmayın, acele etmeyin,
- Her gün bir öncekinden daha iyi olduğunuza inanın,
- Kabız olmamaya dikkat edin,
- Çürük dişleriniz varsa, tedavi ettirin,
- Fazla miktarda yağlı sığır veya koyun eti, sütlü şeyler yemeyin. Konserve, pastırma, salam, peynir, turşu, balık ve çikolata gibi şeyleri mümkün olduğunca azaltın,
- Yemeklere tuz koymayın. Yemeklerinizi mısırözü, ayçiçeği veya haşhaşyağı ile hazırlayın,
- Bol bol taze sebze ve meyve yiyin,
- Bol bol yoğurt yiyin.

Basur

Son bağırsakta bulunan siyah kan damarlarının genişleme, şişme ve kanamalarına; halk arasında basur, tıp dilinde hemoroid denir. Başka bir hastalığın da belirtisi olabilir. Kabızlık, hamilelik, şişmanlık, soğuk yerlerde fazla oturma, alkol alışkanlığı ve son bağırsaklardaki bazı hastalıklar, basura neden olur. Basurlar iç ve dış olmak üzere ikiye ayrılır. İç basur; makatın içinde meydana gelen basurlara verilen isimdir. Dış basur; makatın dışında, küçük, yuvarlak, eflatuni renkte tümörlerdir. Tedavide ilk şart, kabızlığı gidermektir.

Kalın Bağırsak İltihabı

İshal; normal katılıktaki dışkının sulu veya yumuşak; sümüklü, kanlı veya yağlı bir şekil alıp, sık sık tuvalete çıkmak ihtiyacını doğurmasıdır. Bazen de ağrı yapar. İshal ve kabızlığın birbiri ardınca sık sık görülmesi kesinlikle ihmal edilmemesi gereken bir durumdur. İshale halk arasında amel ve sürgün; tıp dilinde ise diare denir. İshalin nedenleri arasında; yiyeceklerin bozuk olması, veya yiyecek çeşitlerinin değişikliği, üşütme, isteri, bağırsak hastalıkları, kolera, dizanteri, tifo, nefrit, kalp, karaciğer veya akciğer hastalıkları sayılabilir. Bu nedenle kısa sürede geçmeyen ishallerde mutlaka doktora başvurmak gerekir.
Neden ne olursa olsun tedavinin ilk şartı sıkı bir perhizdir. Hastaya açık çay, maden suyu içirilir, yoğurt yedirilir. Sütlü ve yağlı yiyecekler verilmez, peynir yedirilmez. Bol limonlu pirinç çorbası ve patates püresi yedirilir. Her saat başı bir elmayı yemesi tavsiye edilir.

Bağırsak solucanı

Bağırsak solucanları, insan vücudunda asalak olarak yaşarlar. Bunlara bağırsak kurtları da denir. Genellikle 5 grupta toplanırlar.
Yuvarlak kurtlar
-Kıl kurtları
-Kamçı kurtları
-Kancalı kurtlar
-Şerit

Kabızlık

Tuvalete hiç çıkmama veya çok seyrek çıkmaya kabızlık, peklik ya da inkıbaz denir. Tıp dilinde ise konstipasyon adı verilir. Yeterince sulu şeyler yememe, sinir bozukluğu, bağırsak tıkanıklığı, sindirim sistemi bozuklukları, hormon dengesizliği, basur, fıtık boğulması, kabızlığı doğuran nedenler arasındadır. Ayrıca günlerinin büyük bir kısmını oturarak geçirmek zorunda olanlarla, hamilelerde ve yaşlılarda görülür. Öncelikle kabızlığa neden olan hastalığı tespit etmek gerekir. Esas nedeni tespit etmeden alınacak müsil ilaçları kötü sonuçlar doğurabilir. Kabız olmayı önlemek için, sebze çorbaları ve yemekleri, mercimek, ıspanak, salata, balık ve çavdar ekmeği yemek çok faydalıdır. Ayrıca erik reçeli, bal, üzüm, kayısı veya elma yemek; bol su veya şerbet içmek de yararlıdır.
Müzmin kabızlıktan şikayet edenlerin de; fazla et, yumurta, peynir, beyaz ekmek, muz gibi yiyecekleri azaltmaları, kahve çay ve sigarayı en az miktara indirmeleri, alkolü bırakmaları gerekir. Kabızlığı gideren ilaçların fazla miktarda ve uzun süre kullanılması kötü sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle ilaçları kullanırken tavsiye edilen miktarları aşmamak gerekir.

Bağırsak Kanaması

Önemli bir hastalığın işareti olabilir. Önce kanamanın nedenini tespit ettirmek gerekir. Kısa sürede kesilmeyen kanamalarda mutlaka doktora başvurmak gerekir.

İshal

İshal; normal katılıktaki dışkının sulu veya yumuşak; sümüklü, kanlı veya yağlı bir şekil alıp, sık sık tuvalete çıkmak ihtiyacını doğurmasıdır. Bazen de ağrı yapar. İshal ve kabızlığın birbiri ardınca sık sık görülmesi kesinlikle ihmal edilmemesi gereken bir durumdur. İshale halk arasında amel ve sürgün; tıp dilinde ise diare denir. İshalin nedenleri arasında; yiyeceklerin bozuk olması, veya yiyecek çeşitlerinin değişikliği, üşütme, isteri, bağırsak hastalıkları, kolera, dizanteri, tifo, nefrit, kalp, karaciğer veya akciğer hastalıkları sayılabilir. Bu nedenle kısa sürede geçmeyen ishallerde mutlaka doktora başvurmak gerekir.
Neden ne olursa olsun tedavinin ilk şartı sıkı bir perhizdir. Hastaya açık çay, maden suyu içirilir, yoğurt yedirilir. Sütlü ve yağlı yiyecekler verilmez, peynir yedirilmez. Bol limonlu pirinç çorbası ve patates püresi yedirilir. Her saat başı bir elmayı yemesi tavsiye edilir.

Ses Kaybı (Afoni)

Ses kaybı. Kismi veya tam olabilir. Afoni sebepleri, genellikle konusma kaslarını kontrol eden sinirlerin hastalığı veya zedelenmesi, boğaz, gırtlak hastalıkları veya nörozdur. Histerik afoninin nedeni, suuraltı, hiç konuşamamak veya özel bir durumda konusmamak arzusudur.

İdrar Yollarında Yanma

İdrar yollarında veya idrar yaparken yanma çeşitli nedenlerden kaynaklanır. Belsoğukluğu, ülser, mesane iltihabı, prostat iltihabı, mesane uru, yumurtalık iltihabı, apandisit düşünülebilir. Bu nedenle tedaviye geçmeden önce, hastalığı doğuran nedeni tespit etmek gerekir. Tedavi, hastalığı doğuran nedene göre yapılır.

Akne

Yüz, omuzlar, sirt ve gögüsteki yag bezleriyle ilgili kronik bir deri hastaligidir. En çok 14-20 yaslar arasinda görülür ve bu hastaligin tipik belirtileri olan siyah noktalar, sivilceler, gençlerin bu en hassas devirlerinde genellikle psikolojik rahatsizliklara yol açar. Yag bezlerinin kanalinda bir tikaç olusur ve bu tikacin basi sertlesip siyahlasir. Bazen, kanal tikali oldugu halde, bez yag salgilamaya devam eder ve böylece içi yag dolu bir kist olusur. Siyah noktalara tipta komedon adi verilir.

Hıçkırık

Solunum kasları ve özellikle diyaframın uyarılması sonucu ortaya çıkar. Tıp dilinde singultus denir. Nedenleri çeşitlidir. Basit hıçkırıklar; çoğunlukla mide gazı, sıcak ve baharatlı yemekler, sinir bozukluğundan kaynaklanır.
Ayrıca; bazı kalp, karaciğer, bağırsak ve pankreas hastalıkları, zatülcenp veya zatürreede de görülebilir.
3 saatten fazla süren hıçkırıklarda, doktora başvurmak gerekir.

Göz Tansiyonu

Retinadaki küçük kan damarları vücuttaki bütün kan damarlarının örneğini teşkil eder ve doktorunuzun muayenesinde kolayca görülebilir olma avantajı taşır. Arterlerin daralması, küçük kanamalar ve etkilenen kan damarlarından sızmış olan protein birikmeleri yüksek tansiyon belirtisidir. Yüksek tansiyonun görüşü bozması çok az rastlanan durumdur, fakat bu durum retinal arterlerde şiddetli sıkışma ve şişme nedeniyle meydana gelebilir. Bu durum bir yüksek tansiyon kriziyle görülebilir. Yüksek tansiyon krizinde görülebilecek olan görüş kaybının düzeltilmesi için tek yol yüksek tansiyonun tedavisidir.

Grip

Tıp dilinde influenza adı verilen bu hastalık bulaşıcıdır. Grip olan kişinin nefesindeki damlacıklarla yayılıp, salgın hale gelebilir. Paçavra hastalığı da denir. Aniden başlar ve devamlı olarak ateş yükselir. Baş ve sırt ağrıları, titreme nöbetleri, nezle, öksürük, iştahsızlık, baş dönmesi de görülür. Tedavinin ilk şartı istitrahat etmektir. İyi tedavi edilmezse, başka hastalıklara da yol açabilir.

Göz Kapağı Şişliği

Gözkapakları, çoğunlukla fazla ağlama sonucu şişer. Nezle veya kızamık sırasında da görülür. Bunlardan başka, kalp, böbrek, hastalıkları veya beze iltihaplanmasının da bir işareti olabilir. Bazı kimselerde de alerjiktir.

Göz Sulanması

Göze toz kaçması, çapaklanma, göz iltihabı, nezle veya bazı alerjik hastalıklar göz yaşının fazlalaşmasına neden olur. Şikayetler soğuk havalarda daha da artar. Doktora başvurmak gerekir.

Göz Bebeği İltihabı

Gözün bir kazayla yaralanması veya romatizmalı hastalarda üşütme sonucu ortaya çıkar. Bazen; şeker hastalığı, burun hastalıkları, ve frengili hastalarda da görülür. Tıp dilinde iritis denilen bu hastalık vakit kaybedilmeden tedavi edilmesi gerekir.
Hasta, ışığa fazla bakamaz. Gözlerinde veya gözlerinin üst kısmına gelen bölgede şiddetli ağrılar vardır. Gözlerde; sulanma ve kızarıklık da görülür. Göze dikkatle bakıldığında; renkli kısmın etrafındaki rengin de koyulaştığı görülür.

Göz Ağrısı

Göz ağrısının nedenleri çeşitlidir. Az ışıkta çalışmak sonucu gözlerin yorulması, gözdeki herhangi bir kısmın iltihaplanmış olması, göze yabancı bir cisim kaçmış olması, sinüzit, yarım başağrısı, grip, nezle ve ateşli hastalıklar göz ağrısına neden olabilir.
Önce hastalığın nedenini tespit etmek gerekir.

Göğüste Su Toplamsı

Tıp dilinde sulu zatülcemp denilen hastalıktır. Akciğerlerin etrafını saran zarın iltihaplanması sonucu meydana gelir. Zarın iki yaprağı arasına su toplanmıştır.
Nedeni; şiddetli soğuk algınlığı, bronşit, böbrek hastalıkları veya kulak iltihaplarıdır.
Göğsün yan taraflarında şiddetli ağrı hissedilir. Bunlara bastırıldığı zaman ağrı şiddetlenir. Nefes darlığı vardır.
Yatak istirahati ve doktor tedavisi şarttır.

Gıda Zehirlenmeleri

Gıda zehirlenmeleri; çoğunlukla bayatlamış ve bozuk yiyecekler veya bayat balık yedikten sonra görülür.
Belirtileri: Hasta solumakta, yutkunmakta güçlük çeker. Kaslarında ağrı ve kramplar vardır. Baş dönmesi, halsizlik, mide ağrısı ve bulanık gördüğünden şikayet eder. Bazı hastalarda kabızlık, bazılarında da ishal görülür. Bu hastalıkta yapılacak ilk iş, hastayı kusturmaktır. Gerekiyorsa suni solunum da yapılır. Vakit kaybetmeden hastaneye götürülür.

Gastrit

Midenin iç yüzündeki zarın iltihaplanması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Mide iltihabı veya mide nezlesi de denir.
Hazırlayıcı nedenler: Ağır yemekler, fazla kuru veya sert yiyecekler, hamur işleri, tatlılar, acı ve baharatlı yiyecekler, alkol, fazla miktarda çay, kahve veya sigara içmek, yemek saatlerinin düzensiz olması, çabuk çabuk ve çiğnemeden yemek, fazla ilaç kullanmak, ateşli hastalıklar, karaciğer veya safra kesesi hastalıkları, kalp hastalıkları veya romatizmadır.
Tedaviye başlamadan önce hastalığın nedenini tespit etmek gerekir.
Belirtileri: Mide ağrısı, bulantı veya kusma, baş ağrısı, iştahsızlık, aniden çıkan ateş, baş dönmesi, dilde beyaz pas, yorgunluk görülür. Midenin üzerine bastırlınca da ağrı hissedilir. Bu belirtiler özellikle ilk bahar ve son bahar aylarında artar.
Tedavisi: Perhiz ve istirahat şarttır. Hastalığı doğuran nedenler ortadan kaldırılır. Hafif yiyecekler yenir. Aspirin gibi ilçlar kullanılmaz. Yemekler, yavaş yavaş ve çok çiğnenerek yenir.

Egzema

Mayasıl diye bilinen egzama, derinin sulanması ile meydana gelen bir iltihaptır. Tıp dilinde; Erythema pernio denir. Kaşıntı ve kızartı ile ortaya çıkar. nedeni; ruhsal olabileceği gibi alerjik tepkiler veya deriyi tahriş eden maddeler de olabilir. Bazı kimselerde de ırsidir. Vücudun hemen hemen her yerinde görülebilir ve bulundukları yere göre isimlendirilirler.
Tedavinin ilk prensibi; üzülmemek ve egzamalı yerleri kaşımamaktır. Ayrıca, su ve sabunlu sudan olduğu kadar uzak kalmak da gerekir. Su yerine permanganatlı su ve rivanollu su kullanılır. Perhiz yapılır. Acılı, baharatlı ve yağlı yenmez.

Dil Ülseri

Dilde görülen; etrafı kırmızı, içi su dolu küçük kabarcıklar, dil ülserinin belirtisi olabilir. Derin ve sert kenarlı dil yaralarında, mutlaka doktora başvurmak gerekir. Diğer dil yaraları, hazımsızlık veya gripten kaynaklanabilir.

Dil İltihabı

Tıp dilinde Glossit denilen bu iltihaplanmanın nedeni, çürük dişler, dişeti iltihabı, sigara, çok sıcak veya çok soğuk şeyler yemeyi alışkanlık haline getirmiş olmaktır.
İhmal etmemek gerekir. Çünkü dil kanseri veye dil ülseri belirtisi de olabilir. Mutlaka doktora başvurmak gerekir.
Yapılacak ilk iş, sigarayı bırakmak, çürük dişleri tedavi ettirmek, ve kötü alışkanlıkları terk etmektir.

Ateş

Vücut sıcaklığının yükselmesine ateş denir. Vücut sıcaklığı bedenin her yerinde aynı değildir. Örneğin; termometre ağıza konulduğunda görülen ısı, koltuk altına konulduğunda gösterdiği ısıdan 0,5 derece daha düşüktür. Diğer taraftan, vücut ısısı gün boyunca da 0,5 derece oynar. Sabahın erken saatlerinde ısı düşük, akşam saatlerinde yüksektir. Vücut ısısı 36,2 - 37,5 arasında ise normaldir. Ateşle birlikte; üşütme, titreme, baş ağrısı, bunalma, huzursuzluk, vücut kırgınlığı, iştahsızlık, kabızlık, sayıklama, havale veya koyu renkli idrar çıkarmada görülebilir. Ateşin nedeni, genellikle soğuk algınlığı, grip, bademcik iltihabı, boğaz ağrısı, bronşit, sinüzit, kulak iltihabı, bağırsak iltihabı veya böbrek hastalıklarından biri olabilir. Bu nedenle tedaviden önce nedeni tespit etmek gerekir.

Adenit

Boyundaki lenf damarlarının şişmesi sonucu meydana gelen iltahaplı şişliğe adenit denir.

Arpacık ( İt Dirseği )

Halk arasında it dirseği de denir. Doktorların Hordoleum dedikleri hastalıktır. Göz kapağındaki herhangi bir kılın dibinde; içi dolu bir şişlik meydana gelir. Acı ve zonklama vardır. Arpacıkla, hiçbir şekilde oynamayın, onu sıkmayın! Beslenmenize önem gösterin, üzüntülerinizi bırakıp biraz daha mutlu olmaya bakın.

Çocuklarda Bulaşıcı Hastalıklar

İlkbahar mevsimine hazırlandığımız şu günlerde, bulaşıcı hastalıklar çocuklarımızın sağlığını tehdit etmeye devam ediyor. Özellikle kızamık ve kızılın neden olabileceği ciddi rahatsızlıklara karşı önlem almalıyız! Kış ve ilkbahar mevsimleri çocukların sağlığını tehdit eden bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkması için uygun bir dönemdir. Eski­den salgınlar halinde görülen bulaşıcı hastalıklar, binlerce çocuğun ölümüne neden olurdu. Günümüzde artık bulaşıcı hastalıkların birçoğuna karşı geliştirilmiş aşılar var. Ancak her enfeksiyona karşı savaş veren bir aşı henüz yok. Dolayısıyla sık karşılaşılan enfeksiyonların belirtileri bilinirse, en azından hastalığın daha ciddi bir boyuta gelmesi engellenebilir.
Her anne babaya yardımcı olacak; bulaşıcı hasta­ıklarla ilgili ayrıntıları Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Şirin Göker'den aldık. Dr. Şirin Göker, çocuklardaki enfeksiyonların birçoğunun oluşumunda virüslerin rol oynadığım belirtiyor. Ancak kimi zaman bakterilerin de bulaşıcı hastalıklara yol açabileceğim vurguluyor. Göker, bakterilerin normalde de insan vücudunda yaşadığını; fakat bazen aşırı çoğalarak enfeksiyona neden ol­duklarını ifade ediyor. Örneğin, bağırsaklarda ya­şayan koli basillerinin idrar yollanna yerleşerek oluşturduğu enfeksiyon gibi. Bakteriyel enfeksi­yonların tedavisinde, antibiyotiklerin kullanıldığım söyleyen Dr. Göker; antibiyotiklerin virüslere karşı etkisiz oldugunu da belirtmeden geçmiyor. Özellikle çocukların enfeksiyonlar karşısında daha has­sas olduğunu vurgulayan Dr. Şirin Göker, bulaşıcı hastalıkların belirtileri ve tedavileri hakkında bilinmesi gerekenleri sizin için anlattı.
Boğmaca
Hastalık nezle şeklinde haşlar; gözlerde sulanma, burunda akıntı ve hapşırmayla devam eder. Gece­leri öksürük nöbetleri görülür. Daha sonra bu ök­sürük, sık ve kusmaya neden olacak şekilde de­vam eder. Öksürük gürültülü ve tekrarlıdır. Çocuk, öksürüğün ardından inilti tarzında sesler çıkartır. Öksürük nedeniyle güçlükle nefes alıp veren ço­cuğun rengi morarabilir. Bu nedenle havale, geçi­ren çocuklar bile olabilir. Bu hastalığa yakalanan ve özellikle ilk 6 ayı içinde olan bebekler ciddi tehlikelerle karşı karşıyadır. Tedavi ve korunma için 2 hafta süreyle antibiyotik verilir. Ayrıca, rahat solunum için su buharı yapılarak, odanın havası nemlendirilir.

Kabakulak

Genel olarak kulak altındaki ve önündeki bezele­rin iltihaplanması ve şişmesi sonucu görülen bir hastalıktır. Bu şişlikler nedeniyle çocuk yemek yerken ve çiğnerken zorlanır. Ayrıca yüksek ateş, mide bulantısı, karın ve baş ağrısı ya da öksürük gibi bulgular da görülebilir. Ortalama 2 hafta ku­luçka süresi olan hastalıkta, bulaşıcılık süresi; yük­sek ateşle başlar ve kulaktaki şişlik kaybolana ka­dar devam eder. Parasetemol içeren ilaçlar ateş ve ağrıyı kesme amacıyla kullanılır. Hastalık döneminde, tükürük artıracak limon, sirke gibi ekşi be­sinlerin tüketiminden kaçınılmalıdır. Virüsün sağır­lığa ve kısırlığa neden olduğu durumlar oldukça azdır.

Kızamık
Kızamık çok bulaşıcı bir enfeksiyon hastalığıdır ve diğer hastalıklara göre daha ağır ve tehlikeli seyre­der. Çocuklarda ateş ve öksürüğün yanı sıra göz­lerde kızarıklık, akıntı ya da çapaklanma görülür. Boyunda ve alında başlayan deri döküntüleri, hız­la tüm vücuda yayılır. Kuluçka süresi ortalama 2-3 hafta kadardır. Bulaşıcılık, döküntüler kuruyana kadar devam eder. Kızamık sıklıkla ortakulak ilti­habı, pnömoni (zatürree) gibi hastalıkların oluşumuna neden olabilir. Tedavi edilmediğindeyse ço­cuklarda kalp yetmezliğine kadar ciddi boyutlara varabilir. Çocuğun bol hol su içmesi; ateş sırasında kaybedilen sıvının geri kazanılmasını sağlayarak vücudun su dengesini düzenler. Ayrıca, ateşi dü­şürmek için parasetemol içeren ilaçlar kullanılır.

Kızamıkçık
Hafif seyreden bir hastalık olduğu için çocuklar açısından tehlikeli olduğu söylenemez. Vücudun kimi bölgelerinde sivilceler oluşur; ancak bu sivil­celer kızamıkta olduğu kadar belirgin değildir. Ateşin yanı sıra, gözlerde sulanma, burun akıntısı ve öksürükde ortaya çıkar. Kuluçka dönemi 2 haf­ta kadar olup, bulaşıcı dönem deride döküntü başlamadan 1-2 gün kadar öncedir. Kızamıkçık. özellikle hamile kadınlar için önemli bir tehlike teşkil eder. Enfeksiyon ilk l6 hafta içinde, anne karnındaki bebeğe ciddi zarar verebilir. Bebekte görülebilecek anormallikler arasında; kalp hastalı­ğı, katarakt hatta zeka geriliği sayılabilir. Bu ne­denle hamile kalmadan önce anne adaylarının bu hastalığa karşı bağışıklık kazanıp kazanmadıklarım test ettirmeleri gerekir.

Kızıl
Genellikle kasıklarda başlayan, kol ve boyunda yoğunlaşan kızıl renkte döküntülerle kendini gösterir. Hastanın dil rengi frambuaza yakındır. Bunun yanısıra ; yüksek ateş, mide bulantısı, boğaz ağrısı ve iştahsızlık da görülür. Ortalama l ile 7 gün arasında değişen kuluçka süresi vardır. Kızılın tanışı, streptokok bulma amacıyla yapılan boğaz testi sonucunda konur. Hastalığın tedavisi antibi­yotikle yapılır, Hastalığın erken komplikasyonları arasında; sinüzit va ila ortakulak iltihabı sayılabilir. Ancak kızıl tedavi edilmediğinde; kalp romatizma-sı ya da böbrek iltihabı gibi daha ciddi hastalıklar­la karşılaşmak kaçınılmazdır.
Suçiçeği
Kış ve bahar mevsimlerinde en sık görülen hasta­lıklardan biri de suçiçeğidir. 3-10 yaş arası çocuk­larda daha sık görülen bu hastalık, halsizlikle başlar. Birkaç gün düşmeyen ateş. nezle ve öksürük görülen diğer belirtiler arasında yer alır. Ardından vücudun farklı kısıınlannda, içi su dolu pembe ta­necikler belirir, iki tanecikler kuruyuncaya kadar kaşıntıya neden olurlar. Ortalama 2-3 hafta kuluç­ka süresi olan suçiçeğinin. bulaşma süresiyse tane­ler dökülünceye kadar devam eder. Hastalık süre­since çocuğun yaralarını kaşıyıp, koparmasına en­gel olunmalıdır. Bu amaçla doktor tarafından veri­len losyonlar sürülür. Tedavisinde parasetemol kullanılır. Aspirin ise kesinlikle verilmez.
Hamileliğin ilk 5 ayında geçirilen suçiçeği anne karnındaki bebeği olumsuz etkiler.

6. Hastalık
6 ay ve 2 vas arasındaki çocukları daha çok etkile­yen bu hastalık, halk arasında gülcük ya da 3 gün ateşi olarak bilinir. 3 gün kadar süren yüksek ateş ilk belirtileri arasındadır. Ateş düştükten sonra ço­cuğun vücudunda kırmızı kabarıklıklar belirir. Ke­sin bir tedavi yöntemi olmadığı gibi, ciddi sorunlara da yol açmaz. Parasetemol içeren ilaçlar verilerek ateş düşürülmeye çalışılır. Aspirin ise tercih edilmeyen bir ateş düşürücüdür.
Grip
Grip, soğuk algınlığı gibi bir virüs hastalığıdır. Hastalık başka birine doğru öksürme ve hapşır­mayla geçer. Hastalığı başka hirine bulaştırma ris­ki. ilk haftada en yüksektir. Çocuk gribe yakalan­dıktan 2-3 gün sonra; eklem ve bas ağrısı, boğaz ağrısı, titreme, öksürük, nezle, mide bulantısı, kus­ma, ishal ve ateş baslar. Her şeyden önce çocuğun iyi bir bakıma ihtiyacı vardır. Önemli olan çocu­ğun bol miktarda sıvı ve C vitamini almasıdır. Bo­ğaz pastilleri ve öksürük şurubu, boğaz ağrısını hafifleteceğinden. geceleri rahat uyumayı sağlar. Fakat asla aspirin verilmemelidir. Grip genellikle 7-10 gün arasında atlatılır.
İshal
Çocuklarda ishal nedenlerinin başında viral enfek­siyonlar gelir. Rota virüsünün neden olduğu ishal­de, genelde virüs bağırsaklara ya da mideye yerle­şir. ishalle birlikte kusmalar da görülür, ishal ve kusma sonucunda vücut hem su hem de tuz kay­beder. iki nedenle çocukta islıal haşlar haşlamaz, kaybedilen sıvı kaybının telafi edilmesi gerekir. Az miktarlarda sıvı, sık aralıklarla içirilerek vücudun ihtiyacı olan sıvı dengesi sağlanır. Ancak süt, haz­mı zor bir sıvı olduğu için tercih edilmez. Kusma ve islıal birkaç gün sürebileceği gibi haftalarca da devam edebilir. Çocuk aşırı kusuyorsa, kusma ke-silene kadar birkaç saat hiçbir şev yedirmemek ge­rekir. Bunun yanı sıra formül mama. yoğurt, yağsız sebze çorbaları, kızarmış ekmek, makarna, pi­lav, muz ve kalınan soyulmuş elma verilebilir. Şe­kerli, yağlı ve pişmemiş yiyeceklerden kaçınılmalı­dır. Bu şekilde beslenme, kusmayı önleyerek sıvı kaybının artmasını engeller. Asın yorgunluk, hal­sizlik, göz yası yokluğu, ağız kuruluğu, çökük gözler, az idrar yapma ve su kaybı belirtileridir. Dalıa çok 5 yas altındaki çocuklarda görülen bu hastalığın diğer belirtileri arasındaysa yüksek ateş ve iştahsızlık yer alır. Ayrıca ateş varsa parasete-mol içeren ilaçlar verilerek kontrol altına alınmaya çalışılır. Ve kusmayı engelleme amacıyla da fitil kullanılır.
Sinüzit
Çocuklarda burna açılan sinüsler, geçirilen soğuk algınlığı, nezle ya da grip gibi enfeksiyonlardan sonra tıkanabilir. Dolayısıyla içinde sıvı birikip bu­run sisebilir. Sinüslerin içindeki sıvı bakteriyle enfekte olduğunda sinüzit yani sinüs enfeksiyonu gelişir. Öksürük veya nezle gibi bulgular, 10 gün­den fazla gözlemlendiğinde sinüzitten şüpheleni­lir. Sinüzit, sürekli burun akıntısının ve özellikle geceleri rahatsız eden öksürüğün disında bas ağrı-sına da neden olur. Antibiyotik kullanımıyla tedavi edilebilir.
Soğuk Algınlığı ( Nezle)
Nezle; öksürük, hapşırık ve gözlerde sulanmayla seyreder. Hafit ateş, halsizlik ve dalla büyük ço­cuklarda has ağrısı da gözlenir. Soğuk algınlığına yol açan yüzlerce virüs vardır, iki nedenle soğuk algınlığı asısı henüz geliştirilmemiştir. Hastalığın rahat bir şekilde atlatılması için yatılan odanın ha­vasım nemlendirmek gerekir. Ateşi kontrol altında tutmak için parasetemol kullanılır. Aspirin 12 ya­yından küçük çocuklarda karaciğer ve beyinde ağır tahribata yol açabileceğinden virütik enfeksi­yonlarda kullanılmamalıdır. Burnu açık tutmak için burun damlaları, dekonjesten şuruplar verilir. Yeterli sıvı alımı çok önemlidir. Çocuk hem ateşin etkisiyle, hem de solunum yolundan sıvı kaybetti-ğinden ek su almaşı sağlanmalıdır. Soğuk algınlığı l hafta kadar sürer. Ateş, şikayetlerin başladığı ilk 3 günde olur, sonra düsmeye baslar. Ateş 3 gün­den fazla sürerse ya da ateş düştükten 1-2 gün sonra tekrar çıkarsa, doktora gitmek gerekir. Ök­sürük ve burun akıntısı l haftadan fazla sürerse, solunum güçlüğü ya da kulak ağrısı gelişirse gecikmeden doktora başvurulmalıdır.
Bronşiyolit
Sıkça görülen alt solunum yolu enfeksiyonlarından biri olan hu hastalığa. RSV adı verilen virüs neden olur. Ateş. nezle, kulak iltihabı ve öksürükle has­lar. 2 yasından küçük çocuklarda dalla sık görülen hronsiyolit; öksürük, hırıltı ve solunum güçlüğüne neden olur. Öksürük ve solunum güçlüğü beslen­meyi zorlaştırdığı gibi asın huzursuzluk ve halsizli­ğe de yol açabilir. Ağır bronşiyolitlerde solunum sıkıntısı dalıa hızlı gelişir. Solunum yolları balgam gibi makuslarla dolar. Burunda da kalın sümükler oluşabilir. Soğuk hava buharı bu balgamların yumuşayarak dışarı atılmasına yardımcı olur. Asın solunum sıkıntısı olan çocukların oksijen ve sıvı alımlarım kolaylaştırmak için hastanede tedavi ge­rekebilir. Bronsiyolit prematüre ve kalp hastası olan bebeklerde daha ağır seyreder. Antiviral ilaç. ağır olan vakalarda yoğun bakım sartlarında kulla­nılır. Ortalama 1-2 hafta içinde düzelir.
Krup (Yalancı Difteri)
Yalancı difteri belirtileri çoğu aileyi korkutur. Hafif bir nezle ve öksürükle yatan çocuk, gece yansı boğulur tarzda bir öksürükle uyanır. Öksürük, kö­pek havlaması seklindedir. Krup, ses tellerim tutan virütik bir enfeksiyondur. Çocuktan nefes alırken ya da ağlarken ıslık seklinde bir ses duyulabilir. Hastalık kimi zaman da kendini ateşle gösterebilir. Genelde 5 yasın altındaki çocuklarda görülen ya­lancı difteri, çocuk doktorunun tavsiyeleriyle takip edilebilir. Öksürüğün geçmesi için buhar tedavisi yapılabilir. Soğuk buhar çocuğun dalıa rahat nefes almasına yardımcı olur. Eğer evde buhar makinesi yoksa, banyonun kapı ve penceresi kapatılıp, sı­cak suyu 5 dakika akıtmak banyonun buharla dol-masını sağlar. Bu şekilde hazırlanan ortamda çocuğun neles alışverişi kolaylaşır. Gece soğuk havada yürüyüş yapmak da solunumu kolaylaştırır. Krup ciddi solunum güçlüğüne yol açarsa bir süre hastanede kalmak gerekebilir. Hastanede buhar tedavisiyle birlikte gerekirse kortizon gibi ilaçlar da verilebilir.
Ortakulak enfeksiyonu
Neyle ya da grip sonrası kulak ağrısı gelişebilir. Bebekler, kulaklarının ağrıdığını söyleyemezler. Ancak asın huzursuzluk, uyku bozukluğu, ateş, kulak akıntısı orta kulak enfeksiyonunun belirtisi olabilir. Kulak muayenesi sonucunda enfeksiyon tespit edilirse. 7-1O gün sureyle antibiyotik verilir. Antibiyotiğin belirtilen dozda, uygun saat aralıkları ve surede kullanılması şarttır. Çoğu aile doktora danışmadan çocuğun şikayetleri düzeldi diye anti­biyotiği keser. Bu durum enfeksiyonun tam düzel­memiş olduğu için tekrarlamasına ve iyileşmenin gecikmesine yol açar. Kulak ağrısını gidermek için doktorun tavsiye etliği miktarlarda parasetemol kullanılır. Aspirin verilmemelidir. Antibiyotik bitiminde ikinci bir muayene daha yapılır.
Konjoktivit ( Göz İltihabı)
Gözlerde kızarıklık, kaşıntı, ağrı ve çapaklanma gözlenir. Göz iltihabıyla birlikte yüksek ateş, göz etrafında şişlik ve kızarıklık varsa mutlaka doktora gidilmelidir. Çünkü, bu bulgular enfeksiyonun, daha ciddi olduğunu gösterir. Her konjoktivit bulaşıcı değildir. Konjoktiviti tedavi etmede sıcak kompres ve antibiyotikli göz damlaları kullanılır. Tedaviden birkaç gün sonra gözdeki kızarıklık ve şişlik devam öderse göz doktoruna başvurulmalıdır. iki durumda virüs ya da alerji de akla getiril­melidir.
Pnömeni
Pnömeni, akciğer iltihaplanmasıdır. Soğuk algınlı-ğındaiı itirkaç gün sonra gelişebilir. Çocukta titre­meyle birlikte ani yükselen ateş. zorlu nefes alışverişi gibi .solunum sıkıntısı gözlenir. Öksürük da­ha sonra ortaya çıkabilir. Tanı kovmak için akciğer grafisi gerekir. Virütik zatürreeler hafif geçirilir. Ateşi düşürmek için parasetemol: hırıltı varsa solu­num yollarım rahatlatan, genişleten ve balgam söken ilaçlar kullanılır. Ayrıca tedavide antibiyotik, bol sıvı alımı ve oda havasının nemlendirilmesi önerilir. Zatürree genellikle evde tedavi edilebilir; ancak ağır solunum sıkıntısı olanlar ya da 6 aylık­tan küçük bebekler hastaneye yatırılabilir.
Anne Babalara öneriler;
Çocuk Sağlığı ve Hastalık­ları Uzmanı Dr. Şirin Göker, okula ya da kroşe gide­cek tüm çocukların aşı programının tamamlanmış elması gerektiğini belirtiyor. Hatta aşısı olmayan çocukların kay­dının yapılmasını doğru bul­madığım da vurguluyor. Çünkü çocuklar kalabalık bir ortamda hastalığı birbirlerine daha rahat bulaştırabiliyor.
Dr. Şirin Göker bu nedenle aileleri, hijyen konusunda uyarıyor ve sözlerine şöyle devam ediyor:
"Çocuklara el yıkama alışkanlığını mutlaka küçük yaşlardan itibaren kazandırmak gerekir. Özellikle yemekten önce ve tuvaletten sonra. Ayrıca çocu­ğun tırnakları kısa kesilmeli, tırnak yemesi engel­lenmeli ve dışardan geldikten sonra giysileri değiş­tirilmeli. Mümkün olduğu kadar sık banyo yapmasına özen gösterilmeli. Meyveler iyi yıkanmalı ya da kabuğu soyularak yedirilmeli. Düzenli bir şekil­de sağlık kontrolleri de devam etmeli

Apandisit

Körbağırsağın iltahaplanması sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Müzmin apandisitte; kat’iyetle ilaç verilmez. Ameliyat gerekir. Had apandisit; karnın ortasından başlayıp, sağ alt kısma yerleşen bir ağrı ile kendini gösterir. Hazımsızlık ve gazdan şikayet edilir. Kusma görülebilir bazen de miğde bulantısı olur.

Anus Kaşıntısı

Anus (şerç); yani sindirim kanalının doğrubağırsak denilen son kısmındaki çıkış deliği veya çevresinde (oturak yerinde) görülen kaşıntıların nedeni çeşitlidir. Bunlar arasında; kılkurtları, sümüksü akıntı, basur, çatlak, ishal veya kabızlık, egzama (mayasıl), sinir bozukluğu veya yeteri kadar temizliğe dikkat edilmemesi sayılabilir.

Bulaşıcı Hastalıklardan Korunma Yolları

Mikroorganizma: Doğal olarak her yerde bulunabilen tek hücreli, karmaşık enzim yapısına sahip minicanlılardır. Her zaman hastalık yapmazlar hatta bazen yaşamsal öneme sahiptirler.
Normal flora: İnsan vücudunda bulunan ve yer değiştirmedikçe hastalık yapmayan mikroorganizmalar topluluğuna denir.
Patojen mikroorganizmalar: İnsan (veya hayvan, bitki) vücudunda istenmeyen etki oluşturan (hastalık yapan) mikroorganizmalardır. Bunlar virüs, mantar, bakteri, parazit olarak adlandırılırlar.
Enfeksiyon: İnsan vücuduna giren mikroorganizmaların üreyip, çoğalarak vücutta istenmeyen etki ve belirtiler (hastalık) oluşturmasıdır.

Enfeksiyon zinciri: Mikroorganizmanın enfeksiyon oluşturabilmesi için belirli aşamalardan geçmesi gerekir, bu aşamalar zincirine denir. Bu aşamalar :

1- Enfeksiyon ajanı (etkeni): Bakteri, virüs, mantar, parazit olabilir. Enfeksiyon etkenin hastalık oluşturma potansiyeli aşağıdaki koşullara bağlıdır:
* Mikroorganizmanın sayısına,
* Mikroorganizmanın virulansına (hastalık yapma kabiliyetine),
* Bireyin vücut direncine

2- Rezervuar (Enfeksiyonun kaynağı): Mikroorganizmaların doğal olarak yaşayıp üredikleri ortamdır. İnsan, hayvan, cansız nesneler (su, toprak) olabilir.

3- Çıkış kapısı: İnsanlarda; solunum sistemi, boşaltım sistemi, sindirim sistemi ve deri bütünlüğünün bozulduğu yerlerdir. Örneğin: mikroorganizma balgam, tükürük, dışkı, idrar, kan vs ile vücut dışına çıkar.

4- Kaynaktan çıkış (Yayılma yolları): Çeşitli araçlarla mikroorganizmalar bir yerden başka yere taşınırlar bunlar bulaşmış (kontamine) besinler, su veya cansız nesnelerdir (tarak, giysi, makas, vs ). Yayılımda, vektör ve portör önemli rol oynamaktadır .
- Vektör: Sinek, bit, kene, fare gibi bazı hayvanlar taşıyıcıdır, bunlara vektör denilir.
- Portör: Bir insan ya da hayvan bir mikroorganizmayı vücudunda taşıdığı ve başkalarına bulaştırdığı halde kendisinde hastalık belirtileri görülmez, bu kişilere portör denilir. Bu kişilerin özellikle besin endüstrisinde çalıştırılması çok sakıncalıdır.

5- Giriş kapısı: Mikroorganizmaların vücuda girdiği yerlerdir, genellikle giriş ve çıkış yolları aynıdır: Ağız, burun, deri, vajen, göz, kulak, damarlar, gibi.

6- Konakçı: Mikroorganizmayı vücudunun üzerinde veya içinde barındıran, insan veya hayvandır. Özellikle vücut direnci azalmış, kronik hastalığı olan, dengesiz beslenen, aşırı yorgun, alkol / sigara bağımlılığı olan ve bağışıklık sisteminin yetersiz olduğu kişiler, uygun konakçıdır.